Olması gereken ve olmakta olan...
Dünkü yazımızda, ümitli bir şekilde 'Farklı muamele yok!' demiştik... Ama korkarız yine var...
BM kaynaklarından gelen açıklamalar ve bunlar üzerine yapılan yorumlar, İsrail'in bundan sonra kendisine artık farklı muamele yapılmayacağını anlayacağı beklentisini, daha ilk günlerde suya düşürdü...
Mavi Marmara meselesindeki gelişmeler, konunun elden geldikçe detaylandırılmak suretiyle sulandırılacağı ve zamana yayılmasından da istifade edilerek, İsrail açısından mümkün olan en az zararla kapatılacağı yönünde gelişecek gibi.
İsrail'in kendi içinde oluşturduğu, bağlayıcılığı olmayan Turkel Komisyonu'nun, 'dostlar alışverişte görsün' nev'inden bir şey olduğu biliniyor ve BM tarafından oluşturulacak bir komisyonun bu konuda ciddi bazı adımlar atabileceği bekleniyordu.
Olması gereken de bu idi.
Ancak, Birleşmiş Milletler'in Mavi Marmara soruşturması için oluşturduğu ve görevine başlayan 'Palmer Paneli' ile ilgili ayrıntılar açıklandıkça, bu girişimin beklentileri karşılamaya yetmeyeceği ve zaten oluşturulurken böyle bir niyeti de taşımadığı anlaşılıyor.
Yeni Zelanda'nın eski Başbakanı Geoffrey Palmer'in başkanlığı, Colombia eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe'nin Başkan yardımcılığında oluşturulan Panel'de Türkiye'nin tecrübeli diplomatlarından Özden Samberk ve İsrail'den de, daha evvel Netenyahu'yu aklayan Halit Meşal suikasti soruşturma komisyonunun başkanlığını yapmış Joseph Ciechanover görev yapıyor.
Baştan beri, BM Genel Sekreteri Ban ki Moon tarafından oluşturulan bu 'Panel'in, bir soruşturma kurulu şeklinde çalışacağı ve konuyu bütün detaylarıyla araştıracağı şeklinde bir hava oluşturulmuştu.
Ancak yapılan son açıklamalar, Panel'in, tarafları dinlemekle ve kendi içlerinde yaptıkları soruşturmaların neticelerine bakmakla yetineceği ve ardından da iki ülke arasında bir daha böyle bir olayın meydana gelmesini önlemek için tedbirler önereceği şeklinde.
Yani bir anlamda, dağ fare doğurmuş oluyor.
Daha da açık söylemek gerekirse, gelişmeler İsrail'i memnun edecek bir şekilde seyrediyor.
Aslında mesele çok basit:
Gazze'ye yönelik olarak, tamamen haksız ve uluslararası kurallara aykırı olmanın yanında, BM tarafından da kabul edilmeyen bir abluka uygulayan İsrail, bu ablukayı kaldırmak niyetiyle harekete geçen, tamamen silahsız ve sivil bir konvoya, açık denizde silahlı saldırıda bulunmuş ve 9 kişinin öldürülmesi, çok sayıda insanın yaralanması... fiilini işlemiştir...
Bunlar yapılırken de, Mavi Marmara'dan yapılan canlı yayın sayesinde nerdeyse bütün dünya olup bitenleri izlemiştir... Yani hukuk deyimiyle tam bir suçüstü hali sözkonusudur.
Konu ile ilgili olarak, İsrail'in elini kuvvetlendirebilmek için ortaya atıldığını cümle alemin bildiği iddiaların, varsayımların, yorumların hiçbir önemi yoktur ve meseleyi sulandırmak için kullanılmaya çalışılan detayların hepsi de tali dereceden hususlardır...
İsrail, nereden bakılırsa bakılsın, bütün dünyanın gözleri önünde, ciddi bir cinayet işlemiştir.
Bu son derece açık ve net gerçeğe rağmen, birtakım kılıflar altında İsrail'in bedel ödememesi için çalıştırılacak mekanizmalar, sadece Türkiye'de değil, dünyanın hemen her tarafında 'ne oluyoruz?' sorusunu sorduracaktır...
Birleşmiş Milletler'in ne kadar Birleşmiş Milletler olduğu, Güvenlik Konseyi'nin aslında garip bir kandırmacadan ibaret olup olmadığı, uluslararası hukuk denilip, var olup olmadığı tartışma mevzuu olan şeyin bir işe yarayıp yaramadığı ve benzeri birçok husus, dünya kamuoyunun gündemindeki yerini daha bir tartışmalı hale getirecektir... Ki, bu da az bir şey değildir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.