Deli gömleğini çıkartmak yasak
Türkiye iyiye gidiyordu.. Bir avuç felâket tellâlini çıkarsanız, sokaktaki insanın bile kabul edeceği bir gerçekti bu. Son seçim sonuçları halkın da böyle düşündüğünü gösteriyordu zaten.
Kimse, hiç yanlış yapılmadığının iddiasında değil elbet. Yanlış gördüklerimizi zaman zaman biz de bu köşede eleştirdik. Ancak, az-çok dünyayı takip eden, istatistikî verilere göz atan her akl-ı selim; 28 Şubat sürecinin açtığı yaraların sarılmaya başlandığını, dibe vuran Türkiye imajının zor da olsa düzelmeye başladığını mutlaka kabul eder.
Hem Doğu’da, hem de Batı’da câlibi dikkat bir ülke olduk; sözümüz ve duruşumuz önemsenir oldu, bölgesel sorunlarda kaale alınmaya, kendi çıkarlarımızı önceleyerek inisiyatif almaya başladık.
Ekonomide de ciddi atılımlar yapıldı. Yurtdışında, “Bir Amerikan doları kaç Türk lirası eder?” sorusuna artık yüzümüz kızarmadan cevap verebiliyoruz.
Siyasete ve siyasetçiye bir türlü duyulamayan güven yeniden tesis edildi. En önemlisi de, devlet-toplum arasındaki gerginlik azalmaya, toplumun sâbit değerleriyle devleti yöneten kadrolar arasında makas açısı daralmaya başlamıştı.
Bütün bunların sevindirici gelişmeler olması gerekirdi, değil mi? çoğunluk için öyle olduğuna da kuşku yok. Lâkin, kendisini devletin sâhibi sanan ve dolayısıyla indî çıkarlarını devlet çıkarlarıyla özdeşleştirmiş “dediğim dedik” bir tâife, bu olumlu gelişmelerden hiç hazzetmedi.
ülkenin makûs talihi dönmeye başlamıştı ki; bu tâifenin güdümündeki darbeciler yattıkları pusudan burunlarını göstermeye başladılar, başarılı olamayınca da halkı sokaklara dökerek sun'î kriz çıkartmak istediler; ancak bu sefer kendilerine fırsat verilmedi.
En son sığınakları da yargı oldu... Şapkadan tavşan çıkarma sırası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya gelmişti. Savcının kapatma talebinin gerekçesi; AK Parti'nin “laikliğe aykırı fiillerin odağı hâline gelmiş” olmasıydı. Dâvanın içeriğine baktığımızda kapatılmak istenen bir parti mi, yoksa halkın sâbit değerleri mi; izahı mümkün değil.
Ya Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri, onlara ne demeli?! Açılan bu kapatma dâvasını kabul etmekle tarafsızlıklarını yitirmediler mi? Halkta oluşan, “Darbe girişimleriyle alınamayan sonucu yargı eliyle almaya çalışıyorlar” hükmünü bir daha silemeyecekler. Böylece, en büyük kötülüğü “adâlet” mefhumuna yapmışlardır, diyebiliriz.
AK Parti aleyhine açılan bu kapatma dâvasıyla, yürümeye başlayan ülkenin ufkuna kara bulutlar çökmüştür. önümüzü yine göremez olduk; siyasi kriz ortada, ekonomi yeniden tehlike sinyalleri vermeye başladı.. Halkın rehabilitasyon sürecinde olan, devlete yeniden güvenme hisleri tekrar dinamitlenmiştir.
Meselenin özeti şudur: Bu ülkeye bir deli gömleği giydirilmiştir. Halk, ne zaman bu gömleği çıkartmak ve yürümek istese, Beyaz Türkler; “Rejim elden gidiyor, irtica geliyor” yaygaralarıyla bu hamleyi boşa çıkartıyorlar.
Bu tâifenin ülke elden gidiyor sadedinde öne sürdüğü argümanlara baktığınızda, ortada kara mizahtan başka bir şey göremezsiniz! Ne istiyorlar? ülkeyi içe kapamak istiyorlar. Halkı câhil ve beyan ettiği iradeyle de kendi çıkarlarına tehdit görüyorlar, bu yüzden de milli iradeyi tanımıyorlar.
19. yüzyılda özellikle de Fransa’nın kendi sömürgesindeki ülkeler için üretteği laiklik tipini bir nevi kutsallaştırıyor, her türlü eleştiri ve geliştirmeden âzade tutuyorlar. Bunlar için laiklik, bir yöntem değil, Müslüman halkı deli gömleğine ebedi olarak mahkûm etmek için kullanılan meşruiyet manivelası.
Aslında açıkca diyemediklerinin ve vakada yaptıklarının özü şu: “Biz bu ülkeye bir deli gömleği giydirdik; ancak böyle kontrol ediyoruz. Bu yüzden de onu kimsenin çıkartmasına izin vermeyiz!”
Milli irade bunların “quasi religion” dinvâri laiklik algısıyla esir alınmıştır. Bu iradenin temsilcileri hür iradeleriyle inisiyatif alamaz bir vaziyette felç edilmiştir. Bunun faydası kime?
“Artık bu deli gömleğinden kurtulalım” diyenlere, kâh aba altından askerî darbe, kâh Cumhuriyet mitingleri, olmadı, son çare olarak yargının sopasını göstererek hizaya sokmayı bir alışkanlık hâline getirdiler.
Ama, onlar da farkındalar, her geçen gün yalnızlaşıyorlar. Bindirilmiş kıtaların ekran ekran gezmesi sizi yanıltmasın, eriyorlar. İçlerinden cins düşünür çıkmıyor artık. Entelektüel güçleri ortada. En büyük dayanakları da eski tüfek solcular. Pardon, solcu değil, solda görünmeyi becerebilmiş darbeciler.
Liberal entelektüellerden de nefret ediyorlar. Niye biliyor musunuz? çünkü gerçek laikliği onlar savunuyor da ondan. Halkın da bunu anlamasından ödleri kopuyor. İçe kapanmayı boşuna istemiyorlar zaten.
Ama, artık halk, kendisine, iradesi dışı giydirilen bu deli gömleğinden kurtulma azmindedir. Er ya da geç, onlar da bu iradenin karşısında sonsuza kadar direnemeyeceklerini göreceklerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.