Trende İncil'in Kur’an'la sınavı
Hidayet kıssalarını dinlerken ya da okurken iki şeye dikkat ederim: 1- Daveti yapan kişinin anlattıkları. 2- davete icabet eden kişinin hidayet aşamaları… Burada davetçinin tecrübesinden faydalanmak isterim… Şimdi, Mısırda bir kardeşten işittiğim kıssayı sizlere anlatacağım… Kahire-İskenderiyye arası sefer yapan bir trende bir iki yolcunun Kur’an okurken ağlamaları ve o halde okumaya devam etmeleri hrstiyan bir yolcunun dikkatini çeker…
Bunlar Kur’an okuyup ağlıyorlar, ben de İncil okuyup ağlayacağım demiş… Tamamen onların inadına İncil okumak istemiş… (Kendi ifadesi.)… Çantasından çıkardığı incili okumaya başlamış fakat gözyaşları bir türlü yuvasını terk etmemiş… Tüm zorlamasına rağmen gözde gram yaş yok… Dayanamayıp yanlarına gitmiş ve ağlama sebebini sormuş. Mısırlılar da, okuduğu Kur’anın etkisinde kaldıklarından bahsedip kendisine Kur’an hediye etmişler… Bu hristiyan kişi trenden iner ve kendi dilinden bir meal alır ve okumaya başlar…
Daha sonra Allah’ın hidayeti nasip olur… Trendeki Kur’an- İncil mücadelesinde kazandıran Kur’an olur…
Bu sıradan bir kıssa değil bence… Buradan çok güzel dersler çıkarabiliriz. Mesela evde ve camilerde okuduğumuz Kur’anı açık alana taşıyabiliriz… Otobüste, trende, vapurda, fatura kuyruğunda, parkta bir ağaç altında, her yerde okuyabiliriz…
Yaşantımız, bir davettir… Güzel yaşarsak güzel davet ederiz… Güzel yaşamamız hidayet kapısını aralayabilir… Unutmayalım ki akıllı bir davetçi soba gibidir… Soba
, önce kendisini ısıtır… İçindeki dökümanla amel eder, tabiri caizse… Ve yaşantısını yayar… Isı verir… İnsanlar da üşüdüğü oranda sobaya yaklaşırlar… Trendeki Kur’an okurlarına bir hrstiyanın yaklaştığı gibi…
Davet ederken anlaşılır olmak ve muhatabını iyi dinleyip etki yapacak şekilde konuşmak… Gereksiz bilgi yüklemesinden kaçınmak… Ve davet ederken hediye vermek… Tabi, bu anlattıklarımız, sadece, muhatabı üzerinden ecir kazanmak isteyen davetçiler için geçerli değil... İslami bilginiz az olabilir… Ama unutmayın ki elinizdeki Kur’anın varlığı bile görenler için bir davettir.
Hidayet izni tamamen Allah’a aittir… Bir insan allame de olsa, çok saygın da olsa, hatta peygamber bile olsa bir insanın hidayeti için Allah’ın dilemesini beklemek zorunda… Allah dilerse, olur… Aksi halde mümkün değil… Biz Müslümanlar buna iman etmişiz… Fakat hidayetin kapısını tıktıklayan metot bizlere bildirilmiş… Peygamber efendimizin davet metodunu iyi okuyan bir kimsenin hidayet ecrine uzanması kolaylaşır…
Kameralarımızı yine o trene çevirelim… Ben eminim ki o hristiyanın dikkatini çekmek için kuran okumadılar… Ya da kasıtlı olarak ağlama sesini işittirmek de istemediler… Kendi hallerinde hem Kur’an okuyup ecir kazanmak istediler, hem zamanlarını boşa harcamamış oldular.(ortalama 3 saat ) hem de açıktan davet yapmış oldular. ‘Bir taşla kuş sürüsü…’ tabiri caizse…
Buradan hareketle şu teklifime ne dersiniz: eğer tramvay, metro, minibüs, vapur ya da otobüs kullanıyorsanız ev- iş yeri arasında, mutlaka ama mutlaka elimizde Arapça-Türkçe bir Kur’an olsun… Hem okuyalım hem de Kur’anın bir hayat kitabı olduğunu insanlara öğütlemiş olalım…
Belli mi olur, bir bakarsınız ki dilinizi bilen bir Türk ya da hrstiyan elinizdeki Kur’an hakkında sorular sorar… Ya da dikkatini çeker de o an nefis muhasebesi yapar… Biz bilemeyiz kalpta geçenleri… Biz sadece yaşamaya çalışalım, Allah denk getirir… Biz göremesek de… Mısırlıların davet ettiği hristiyanın hidayetini görmedikleri gibi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.