Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Kahvehanelerde idare hukuku...

Kahvehanelerde idare hukuku...

Bu satırların yazarı gibi ellili yaşlarında olanlar, bugün yaşanmakta olan birtakım olayları inanılmaz buluyor olmalı... Nüfusumuzun artması, ulaşımın ve iletişimin kolaylaşması, hayat standartları yükseldiği için vaktiyle lüks gibi gelen birçok şeyin artık ihtiyaç olarak görülmesi... inanılmaz olanlardan belki sadece birkaçı...

Ancak esas inanılmaz olan devlet algımızla ilgili değişiklikler... Özellikle son birkaç senede bu değişiklikler nerdeyse zirve yaptı. Çok değil birkaç on yıl önce, TSK ile alakalı en küçük bir konu bile tartışılamazdı mesela. Bir tür dokunulmazlık sözkonusuydu ve standart övgü cümleleri dışında sözler sarfetmeye niyetlenenin aklından bile şüphe edilebilirdi.

Bugünlerde sıkça tartışıyoruz ordumuzu. Ve bu tartışmalar bazen can acıtıcı bir hale bile gelebiliyor. 80'li yıllardan beridir sürdürülen terörle mücadele hususunda ortaya atılan son iddialar, yenilir yutulur cinsten değil mesela.

Böylesi iddialara anında ve çok ciddi cevaplar verilmesini bekliyoruz insiyaki olarak. Ancak günlerce, haftalarca ve bazen aylarca beklediğimiz halde, bu can acıtıcı hususlarda, sızdıranların araştırıldığı şeklindeki rutin beyanların dışında herhangi bir açıklama gelmeyebiliyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gözbebeğimiz olduğu hususunda kimsenin itirazı yok tabii. Ancak gözbebeğimiz olan bu kurumda, yapıp-ettikleri hiç de savunulabilir olmayan bazı kişilerin de bulunduğu anlaşılıyor. Bunlarla ilgili işlemler yapılıyor belki ama TSK da içine düştüğü durumu inanılmaz buluyor olmalı ki, açıklama yapmamayı ya da bunu geciktirmeyi tercih ediyor.

İnanılmaz olan başka şeyler de var tabii. Mesela halkımızın genel kültürü de ciddi olarak gelişti ve artık kahvelerde bile idare hukuku tartışmaları yapılır hale geldi.

Ülkemizin sıradan insanları bile Anayasa Mahkemesi'nin, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ve diğer yüksek yargı kuruluşlarının ne olduğunu, ne iş yaptığını biliyor artık. O kadar ki, bu kuruluşların, anayasa ve kanunlarla kendilerine tanınmış yetkilerinin ötesine taştıklarının da herkes farkında.

Şimdilerde en cazip tartışma konusu ise yasama, yürütme ve yargı erkleri ile ilgili olanı. İnsanlar, özellikle de yargının kendisine ait olmayan yetkiler peşinde koşmasının ne manaya geldiği hususunda ciddi tartışmalar yapmaya başlamışlar..

Kendilerine ait olması gereken hakimiyetin, nasıl olup da özellikle atanmışlara tahsis edilebildiğini sorguluyorlarmış...

İnsanımız, belli mevkilere kadar yükselen fertlerin başkalarına biraz yukardan bakmalarını müktesep bir hak olarak görüyordu hep. Ancak, yukardan bakma işini fazla ciddiye alanlar, gözlerin bir daha kapanmamak üzere açılmasına vesile oldu.

12 Eylül'de yapılacak referanduma sunulacak anayasa değişikliklerinin yetersiz olsa da, hiç yoktan iyi olduğunu düşünen sıradan insanlar, gerektiği gibi evet demeyi ve ama hemen ardından, sürekli olarak haddini aşanlarla ilgili olarak neden bazı düzenlemeler yapılmadığını da gündemlerine almayı düşünüyorlardır herhalde...

Kendilerini on aylık ya da diğer insanlardan biraz daha eşit zannedenlerin işleri bundan sonra çok zor.

Ama Milleti temsil etmek üzere yetki alanların, yani seçilenlerin işlerinin kolay olacağını söylemek de pek mümkün değil.

İnsanlar, seçtiklerinin ne yaptıklarına bakmanın yanında neleri yapmadıklarına da bakacaklar muhtemelen ve hesabı sorulacaklar arasına bu hususu da ilave edecekler bundan sonra...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi