Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

Ben okumaya devam edeceğim

Ben okumaya devam edeceğim

Bana göre, Mehmet Âkif Ersoy, Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerimizin en büyük âbide şahsiyetlerinden biri. İnanıyorum ki, bin yıl sonra bile Mehmet Âkif, yine âbide şahsiyetlerden biri olarak selamlanacaktır.
Çünkü o, ışığını Kur’an’dan ve Sevgili Peygamberimizden alan mütefekkir şairlerimizdendir.
Kim, Hz. Mevlâna’nın eskidiğini iddia edebilir?
Kim “Yunus Emre, artık çok gerilerde kaldı” diye söze başlayabilir?
Hz. Mevlâna da, Yunus Emre de Kur’an-ı kerimden ve sünnetten feyizlenmişlerdir. Asırlardan beri dipdiri kalmalarının sebebi budur.
Mesnevî, baştan sona kadar Kur’an-ı kerimin tefsirinden ibarettir.
Yunus Emre de Hz. Mevlâna’nın Türkçe söyleyen yüzüdür.
1986-1987 yıllarında, hükümetimizin aldığı yerinde bir kararla Mehmet Âkif için, yurt içinde ve yurt dışında anma toplantıları düzenlendi. O münasebetle ben de kırk dört şehrimizde Âkif’i anlatmaya çalıştım. Hayretle ve dehşetle gördüm ki bizim “aydın” sanılan kişilerimiz M. Âkif’i katiyyen bilmiyorlar. Halkımızın da “okumak” gibi bir özelliği olmadığı için, Âkif’ten haberleri yok. Halkımızın yeteri kadar İslâm’dan da haberdar olmadığını, Âkif SAFAHAT kitabının SÜLEYMANİYE KÜRSÜSÜNDE şöyle açıklıyor:
“Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik,
Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
Kur’an-ı kerimi ölülerimize okuyalım mı? Elbette okuyalım. Ama onu, daha çok dirilerimiz okuyalım ve okutalım. Nasıl okuyacağımızı ve okutacağımızı yine Mehmet Âkif söylüyor:
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”
Bazı kimseler; “Din meallerden öğrenilmez. İlmihal okumak lazımdır” diyorlar ve piyasadaki yanlış meallerden bahsediyorlar.
Ben, hiçbir yazımda bu düşüncenin aksini ima yoluyla bile ileri sürmedim. Milyon kere tekrarlıyorum: Elbette İslam âlimlerinin yazdığı ilmihaller de okunmalıdır. Ama biz Kur’an-ı kerim’de ne yazıldığını da bilmeliyiz. Mesela Kur’an’da, namazın nasıl kılınacağı, abdestin nasıl alınacağı açıklanmış değildir. Cebrail, sevgili Peygamberimize namaz kılmasını ve abdest almasını nasıl öğretmişse, biz de öyle yapıyoruz. Yalnız Kur’an meallerine şiddetle karşı çıkanlar, bana değil de önce milletimizin büyük İslam âlimlerine ve bu arada Diyanet İşleri Başkanlığımıza baş kaldırmalıydılar. Mesela Elmalılı Hamdi Yazır’a demeliydiler ki: “Din Kur’an’dan öğrenilmeyeceğine göre, sen neden onaltı ciltlik meâli hazırladın? Ey Ömer Nasuhi Bilmen, ey Hasan Basri Çantay... Siz neden böyle bir yola girdiniz. Ve ey Diyanet İşleri Başkanlığı siz neden Prof. Hayrettin Karaman, Prof. Ali Özek, Prof. İbrahim Kâfi Dönmez, Prof. Mustafa Çağırıcı, Prof. Sadrattin Gümüş, Doç. Ali Turgut gibi kimselere bir ilmihal hazırlattırarak dinimizi anlaşılmaz hale getirdiniz” diye sormalıdırlar.
Kim ne derse desin Alâk suresinin ilk ayeti Kur’an’da kaldığı müddetçe ben üç değerli ilim adamımızın YÜCE KUR’AN mealini de diyanetin iki ciltlik ilmihalini de diğerleri gibi okumaya devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi