Boşu boşuna tartışmalar...
Türkiye’de önemli meselelere neden ciddi çözüm bulunamadığını, bunlara dair tartışmalardan rahatlıkla çıkarabilirsiniz!..
Bir süreden beri çok tuhaf bir atışma ve tartışmadır sürüp gidiyor... Öcalan ile görüşüldü mü görüşülmedi mi?.. İktidar kanadı ile muhalefet partileri arasında, vatana ihanete kadar uzanan suçlamalar gırla gidiyor. Devlet Bahçeli bu konuda hükümete en ağır suçlamaları yapıyor. Başbakan da bu ithamların kesin iftira olduğunu söyleyip en sert ifadelerle cevap veriyor. Bu suretle, boş olduğu kadar, nahoş da olan sataşmaların ardı arkası kesilmiyor.
Peki bunun terörle mücadeleye bir faydası var mı?!.
Eğer bu tarz yaklaşımların faydası olsaydı, şimdiye kadar PKK hakikaten bitmiş olurdu... Zaten Öcalan hikâyesi tam bir muammadır. Bugüne kadar hakkında yüzlerce kitap, binlerce makale ve araştırma yazıldı ama, hepsi amiyane tabiri ile tatara titiri!.. Hiçbirisi meselenin özüne dokunamadı. Sahi Öcalan kimdir? Bu işlere hangi mekanizmalar vasıtasıyla girmiştir? Daha açık soru: Devlet adına(!) mı bu işlere sokulmuştur? Etrafındaki insanlar kimdir? Mesela eski karısı Kesire Öcalan kimdir? Kesire’nin babası Ali Yıldırım kimdir? Pilot Necati kimdir? Öcalan’ın istihbarat birimleri ve derin devlet ile ne gibi alışverişleri olmuştur? Bunların bir kısmını kendisi dahi ifşa ettiği halde, nedense arada hep bir giz perdesi var gibi görünmüştür.
Öcalan daha kontrolden çıkmadan, niçin imkân varken derdest edilip kanuna teslim edilmedi? Onu bırakın, Öcalan’a yönelik bir suikast hazırlığının hikâyesi bile, kargaları güldürecek cinstendir. Acaba başbakanlık da yapmış olan devrin muhalefet lideri, dönemin başbakanına avantaj şansı bırakmamak için, bizzat bu suikastın ihbarcılığını mı yapmıştır? Bunun için Kürt kökenli ünlü bir yazarı, o da ünlü bir provokatörü mü kullanmıştır?
Devlet Öcalan’la görüştü mü? Yok deve... Devletin unsurlarının şimdiye kadar defaatle görüştüğünü bilmeyen mi var? Bir dönem dört yıldızlı generallerin dahi görüştüğüne dair, yığınla hikâye ve fiskos var. Hatta Öcalan bu görüşmeleri kendi hesabına bir koz olarak doğrudan ve dolaylı biçimde açıklamıştır da... Ama sanki bu tür şeyler ilk defa oluyormuş gibi bir hava estiriliyor. Gerçekten insan bu tuhaflıklara şaşıyor.
Öcalan’ı 1999’da paketleyip Türkiye’ye teslim eden güçler, onunla ilgili her türlü pazarlığı da yapmıştı zaten. O gün idam edilmeyeceğine dair taahhütte bulunan başbakan yardımcısı Bahçeli, sekiz sene sonra miting meydanlarında, bölücü örgüt başını asması için Erdoğan’a urgan atıyordu... Şimdi bunun neresinden tutacaksınız! Her vesile ile Cumhurbaşkanına bile soruluyor: Devlet Öcalan’la görüştü mü? O da lisanı münasiple durumu izah etmeye çalışıyor. Fakat herkes başka bir şeyin peşinde. Bölücü örgüt ve onun başı, devletin ille de kendilerini muhatap alması için her türlü madrabazlığı yapıyor. Ahmet Türk ve arkadaşları da, gölgesinden bir türlü çıkamadıkları Öcalan’ın ismini “sayın”la telaffuz ederek, sözüm ona meseleye çare arıyor...
İşte böyle bir tiyatro... Öcalan kimlerin maşası? PKK kimlerin taşeronu? Bugüne kadar bölücü terörden içeride ve dışarıda kimler rant devşirdi? Niçin bu fitne söndürülemiyor? İşin püf noktası dururken, cevabı belli olan lüzumsuz soru tekrarlanıp duruyor. Biraz ciddiyet lütfen!..