Kitap ve Kültür fuarları…
Türkiye Diyanet Vakfı’nca organize edilen Kitap ve Kültür fuarlarının bu yıl 29’ncusu yapılıyor. Ancak ilgisizlik ve tanıtım eksikliği, fuarlara ilgiyi gittikçe azaltıyor…
Esasen önce “Dinî Yayınlar Fuarı” olarak açılan, ardından ismi değiştirilip muhtevası genelleştirilen bu fuarlar, son birkaç yıldır âdeta kendi haline terk edilmiş. İlân ve tanıtımı yapılmadan açılması, kamuoyunda bilinmemesine sebebiyet verdiriyor.
İletişim ve reklâm tekniklerinin bunca gelişmesine karşı, her yıl başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Ramazan ayında düzenlenen Kitap ve Kültür fuarlarına alâkasızlıkla, yıldan yıla dinî yayınlara, inanç ve mâneviyat dünyasına dair eserlere ulaşma fırsatını bulan geniş kesimler, bundan mahrum kılıyor…
Evvela Diyanet’in toplumun mânevî kültür kaynaklarına ulaşmasını, vatandaşların dinlerini tanımasını temin etmesi lâzım. Zira Anayasa’nın 136. maddesine göre genel idâre içinde yer alan Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 633 numaralı Kanun’un ilk maddesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’na, “İslâm dininin inançları, ibâdet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak” vazifesini verir.
DİYANET VE BELEDİYELER
DESTEK VERMELİ…
Bunun içindir ki, Diyanet’in, yüzde 99’u Müslüman olan ülkede vatandaşların dinlerini tanımaları, inanç, ibâdet ve ahlâkla ilgili kitaplara ulaşmalarını sağlaması birinci vazifesidir.
Bu amaca destek gâyesiyle kurulan Türkiye Diyanet Vakfı’nın bu maksatla açılan Kitap ve Kültür fuarlarını finanse etmesi gerekir. İlk yıllarda olduğu gibi açılışların medyada geniş ilânlarla yapılması; ulusal-yerel görsel ve yazılı medya kanallarıyla duyurulması, fuar boyunca reklâmların televizyonlarda, radyolarda, internette, bilboardlarda, metro, meydan ve bulvarlarda yapılması icâb ediyor.
Keza Büyükşehir Belediyeleri, mübârek Ramazan’ın mânâsına uygun olan bu hizmete tam destek vermeli. “Ramazan eğlenceleri”, “Ramazan şenlikleri” ya da “Ramazan festivalleri” adı altında Ramazan’ın ruhuna ve kudsiyetine yakışmayan ve terâvih zamanına denk gelen çalgılı-şarkılı-danslı eğlence ve oyunlara trilyonları harcayan çoğu iktidar partisine mensup belediyeler, Ramazan’ın ulviyetine uygun bu hizmete kayıtsız kalmamalı, tam destek vermeli.
Ekseriyeti Ramazan’a hürmetsizlik olarak tezâhür eden, meşruiyet sınırını aşan bir dizi lehviyatla, sefahet ve başıboşlukla muallel enjekte edilen, toplumda ahlâkî aşınmayla mânevîyattan bîbehre nesilleri türeten müteaffin bataklığı daha da derinleştiren “popüler kültür”ün lansesi yerine, bu mânevî kültüre hizmet etmeli, bigâne kalmamalı…
Gerçek şu ki yıldan yıla yapılan fuarın tanıtım ve reklâmı, dinî ortamlardan uzak çevrelerin dinî eserlerle tanışmaları açısından oldukça önemli. Yayıncılar, yetersiz tanıtımdan dolayı, özellikle uzak semtlerden gelen çoğu vatandaşların namaz için camiden çıktıktan sonra, “Fuar varmış!” şaşkınlıklarına şâhid olmaktalar.
İlgisizlikten ve stant ücretlerinin yüksekliğinden dolayı, bazı yayıncılar yıllardan beri katıldıkları ve sırf itibar uğruna katılmak durumunda kaldıkları fuardan masraflarını çıkarmaları bir yana, zarar ettiklerinden şikâyet etmekteler. Stantların ücretsiz hale getirilmesi, en azından giderleri karşılayacak oranda mâkul bir düzeye çekilmesi, halkın kitaba ve okumaya ilgisizliğine karşı bu hizmetin devam etmesi için şart olarak görülmekte.
DEVLETİN GÖREVİ…
Ayrıca tanıtım hususunda, Vakfa ve ilgili kurumlara destek vermeye hazır olduklarını belirtmekteler. Stant ücretlerinin karşılanabilir bir düzeye çekilmesi durumunda, örneğin Ankara’da yetmişe yakın yayınevinin katıldığı Kocatepe Camii avlusundaki fuarın tanıtım ve yaygın reklâm masraflarına katılabileceklerini bildirmekteler…
Tablo ortada. Sosyal hayat zehirlenmiş. Saldırganlık ve şiddet had safhaya ulaşmış ve sıradanlaşmış. Suç oranları ürkütücü bir biçimde artmakta. Hapishaneler ağzına kadar dolmuş. Meclis, Millî Eğitim ve Emniyet’in raporlarıyla, kötü madde bağımlığı, uyuşturucu ve içki kullanımı ilkokul seviyesine inmiş. Türkiye uyuşturucu pazarı haline gelmiş.
Ülkenin gençliği ve geleceği, sigara, içki, uyuşturucu, müstehcenlik ve şiddet batağına saplanmakta. Devlet eliyle, toto-loto, “millî” piyango, şans ve talih oyunları, sanal kumar tuzağına çekilmekte. Kısacası Türkiye, mânevî kültür ve ahlâkta “kırmızı alârm” vermekte.
Bundandır ki halkın bu tür etkinliklerden haberdâr edilmesi, büyük ehemmiyet taşımakta. Artık bu kırılganlıktan kurtulmalı. 28 Şubat postmodern darbe döneminden kalma “dinî yayınlar fuarları”nı sessiz-sedâsız “geçiştirme” çekingenliği bırakılmalı.
Başta Diyanet, Türkiye Diyanet Vakfı, Kültür Bakanlığı ve belediyeler olmak üzere devletin ilgili kurumları, bu büyük hizmete ilgi göstermeli, katkı sağlamalı.
Ya da esasen başlı başına bir kültür hizmeti olan ve yüzbinlerce, milyonlarca vatandaşa kitabı ulaştıran, okumayı sevdiren ve yaygınlaştıran fuarlara, Diyanet Vakfı’nın koordinatörlüğünde Kültür Bakanlığı, tanıtımını üstlenmeli.
Devletin görevi, toplumu ve gençliği korumaktır; mânevî ezoryon ve ahlâkî aşınma vâhim tehlikesine karşı, inzibatî ve maddî tedbirlerin yanısıra, mânevî ve ahlâkî tedbirleri almaktır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.