Baş örtüsünün çözüme ihtiyacı yoktur!..
CHP ve özellikle Genel Başkan Kılıçdaroğlu, referandum sürecinde günübirlik çıkışlarla, sihirli formüllerle sonuç almaya çalışıyor. Böylece “HAYIR” cephesini güçlendirmek için çabalıyor.
Darbe ve muhtıralara dayanak olarak gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddesinin değiştirilmesi (Hoş değişiklik önerisi daha geri ve tehlikeli bir anlayışı yansıtıyor ya...) teklifi bu cümleden bir atraksiyondu. Tutmadı, tutamazdı zira zaman ve zemin de müsait değildi. Birkaç günlük tartışma ile birlikte zaten unutuldu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun nevi şahsına münhasır üslubu, pek fazla düşünmeden ve yeterince irdelemeden, genellikle ayağı yere basmayan iddia ve söylemlerle neticeye gitme yöntemi, ana muhalefet partisinin etkili propaganda yapmasına elverişli değil. CHP Yönetimi de, parti içi meselelere daha fazla vakit harcadığı ve referandum konusunda ahım şahım bir hazırlık yapmadığı için, günübirlik geliştirilen taktiklerle ve etkisi kısa süren sloganlarla işi idare etmeye mecbur kalıyorlar...
Miting yapılan il ve çevrenin lokal sorunlarını referanduma monte etme taktiği hiç tutmadı. Söz gelişi Malatya’da kayısı, Karadeniz’de fındık üreticisinin sıkıntılarını anayasa değişikliği ile çözme girişimi, beklenen etkiyi uyandırmadı. Bunun dışında işçi ve memurun dertlerini, emeklinin durumunu konuşmak da doğrusu insanları heyecanlandırmadı. O zaman başka şeyler bulmak gerekiyordu.
Güneydoğu’da hiç ilgi görmeyen, hatta Van ve Bingöl gibi yerlerde ancak birkaç yüz kişiye konuşmak durumunda kalan Kılıçdaroğlu, kendi memleketi Tunceli’de meydanı dolmuş görünce, biraz da farklı heyecan uyandırmak için olsa gerek, birdenbire genel aftan bahsetti... Oysa bu mesele çok mühimdi ve öyle uydum kalabalığa türünden geçiştirilecek bir şey değildi. Besbelli bu konuda ne Kılıçdaroğlu’nun ne de partisinin halihazırda yapılmış ciddi bir çalışması yoktu. Fakat ne olursa olsun, af konusunun gündeme gelmesi derhal çeşitli reaksiyonları da beraberinde getirdi. Ve daha ilk andan bunun tutmayacağı anlaşıldı.
Eh, af tutmayınca da, başka bir şeyle gündemi meşgul etmek icap ediyordu. Derken müzmin baş örtüsü meselesini ortaya attı. Vaka CHP lideri bu konuda öyle acemi ve hazırlıksız ki... Kendi kendini ele veriyor. İfadesi aynen şu: “Nasıl çözeceğimizi bilmiyorum ama, bir şekilde çözeceğiz...” Hakikaten çok ilginç bir durum!
Aslında baş örtüsünün çözüme filan ihtiyacı yok. Zira baş örtüsü yasağı herhangi bir yasal dayanağı olmayan, zoraki bir uygulama. Bu keyfi ve kanunsuz uygulamayı yapanların hepsi de, temel insan haklarını ihlal suçu işliyor. Bu kadar açık ve net. Şayet meşruiyeti bulunmayan yasaktan vazgeçilirse, baş örtüsü sorunu da kendiliğinden çözülmüş olur. Evet evet, bu kadar!..
Tekrar belirtelim, ne anayasada, ne de yasalarda baş örtüsünü yasaklayan hiçbir hüküm yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin hukuki açıdan sonuç doğurmayan bir yorumuna (Ki, gerekçe kısmında yer alan bu yorum hüküm yerine de geçmez!) dayanarak, gayri kanuni uygulama sürdürülüyor... Bunu unutmayalım.