Hayır deyince de, hayır çıkarsa da kaybedecekler...
12 Eylül referandumuna yönelik takındıkları tutumlar sebebiyle iki parti büyük sıkıntı yaşıyor. Bunlardan birincisi tabanının 'evet' diyeceğini bile bile 'boykot'u dayatan BDP'dir. İkincisi ise geçmişini ve siyasi benliğini inkar etmek pahasına 'hayır'cılık yapan MHP'dir. Referandumda 'evet' de çıksa, 'hayır' da çıksa bu iki parti büyük bir travma yaşayacak, halkın gazabına uğrayacaktır. 'Evet' çıkarsa, parti yönetimleri basiretsizliklerinin ve ilkesizliklerinin kurbanı olacaklar, 'hayır' çıkarsa sebep oldukları durum sebebiyle yine fatura ödemek durumunda kalacaklar. Bu iki parti de hem 'hayır' dedikleri için kaybedecekler, hem de eğer 'hayır' çıkarsa kaybedecekler. Yani yanlış tutum takınan BDP ve MHP için referandum tamamen kayıp anlamına geliyor.
MHP sadece temel tercihlerde değil, taktiklerde ve söylemlerde de büyük hatalar yapıyor. Örneğin Bahçeli, Öcalan'la diyalog tartışmasıyla ortalığı birbirine kattı. Öcalan'la en fazla görüşmenin Bahçeli'nin hükümette bulunduğu dönemde yapıldığı anlaşıldı.
MHP, Kuzey Irak yönetimiyle diyaloğu diline doladı, Barzani ve Talabani'ye kendi dönemlerinde büyük yardımlar yapıldığı gazete manşetlerini doldurdu.
MHP, anayasa değişikliğine 'PKK açılımı' diyerek karşı çıktı, 'hayır'cı olan PKK ile aynı safa düştü.
Böyle bir siyasi akıl olabilir mi? Her çıkışı bumerang gibi dönerek kendisini vuran bir partinin uzun soluklu bir siyaset üretmesi, inandırıcı olması mümkün mü?
MHP yönetimi ya milleti saf zannediyor, ya kendi kitlesini okumaz, anlamaz diye kandırabileceğini düşünüyor. MHP tabanının bu kadar büyük çelişkileri görmemesi mümkün değildir.
Hala MHP teşkilatlarının PKK açılımı pankartlarını sağa sola asarak hayır kampanyası yapması komik değil mi? İnsanlar demezler mi 'PKK ile aynı kampanyayı yapan, hayır için uğraşan siz misiniz, yoksa hükümet mi' diye? İnsanlar sormazlar mı, 'genel aftan bahseden 'evet'çiler mi, yoksa sizin dümen suyuna girdiğiniz CHP mi' diye?
Bu çarpıklıklar, MHP'yi içten içe kemiriyor, bitiriyor. Ama asıl MHP'nin tükenişini getiren, geçmişte yapılanlara karşı onurunu korumak yerine zilleti tercih ediyor olmasıdır. İzzet ve onuruna düşkün olan ülkücülerin bu ezikliği ve teslimiyeti kabul etmeleri hiç de kolay değildir. Bahçeli'nin asabi bir şekilde bağıra çağıra konuşması bu hakikati değiştirmiyor.
Başörtüsüyle ilgili 411 garabetini yaşatan Anayasa Mahkemesi'nin gereken düzenlemeye tabi tutulmasını desteklemek yerine AYM'nin mevcut yapısının devamından yana tavır alması, MHP'nin yaşadığı mağduriyeti tam bir zillete dönüştürdü.
Yol kesip hayır kampanyası yapan PKK ile aynı tercihi dile getirerek hassasiyetlerini yitirdiler.
Öcalan'ı bile kullanmaya çalışan ulusalcı statükocuların dümen suyuna girip basiretini kaybettiler.
Milletin iradesini hükümsüz kılmak için her türlü kirli oyunu tezgahlayan darbeci anlayışların ekmeğine yağ sürerek halkla ters düştüler.
12 Eylül'de ülkücülere türlü türlü işkenceleri reva gören cuntacılarla hesaplaşmanın önünü açacak düzenlemeye karşı çıkarak geçmişlerini inkar ettiler.
'CHP'lileri değil de ülkücüleri mi alsaydım' diyenlerin oluşturdukları HSYK düzenini sürdürmeye çalışmakla ülkücülere yapılan hakaretleri de yutmuş oldular.
Tercihler yanlış, söylemler yanlış, taktikler yanlış, bakış açısı yanlış... Bu kadar yanlışı yapıp kazanmak ise hiç mümkün değil...
'Evet' çıkarsa durumları kötü, 'hayır' çıkarsa daha kötü...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.