Seçim ve Güneydoğu
29 Mart sonuçlarına göre yanlış bir hava pompalanıyor. Sanırsınız ki, Doğu ve Güneydoğu kaybedildi, DTP mutlak bir zafer kazandı, Kürtler tek temsilcileri olarak DTP'yi işaret ettiler.
Oysa olan şudur AK Parti Van ve Siirt'i kaybetmiş, DTP belediye sayısını artırmıştır. Buna karşılık AK Parti Ardahan'ı kazanmış, Doğu'da belediyelerin çoğunu, Güneydoğu'da ise yarısını almıştır.
Oy sayısı peki nasıl olmuştur? Doğu ve Güneydoğu'da en çok oyu hangi parti almıştır? AK Parti büyük bir hezimete mi uğramıştır?
Tablo ortada: Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da il genel meclisi oylarında AK Parti yüzde 36.3, DTP yüzde 27.4, aradaki fark yaklaşık yüzde 9.
Doğu Anadolu'da AK Parti yüzde 35, DTP yüzde 24.5, Güneydoğu'da AK Parti yüzde 38.4, DTP yüzde 31.7. Her iki bölgede de AK Part önde. Doğu Anadolu'da AK Parti 10 ili, DTP 4 ili aldı, Güneydoğu'da AK Parti ve DTP 4'er, bağımsız aday 1 belediye başkanlığı aldı.
AK Parti'nin oylarında ve belediye sayısında bir düşme olduğu açık, ancak DTP'nin büyük bir zafer kazanmadığı da ortada. Hâlâ bölgenin birinci partisi AK Parti'dir, DTP'den daha fazla oy almış ve daha fazla destek görmüştür.
Güneydoğu seçmeninin görmesi gereken gerçek şudur: AK Parti bölgede DTP'nin etnik milliyetçi siyasetiyle aynı dil ve üslupla rekabet etmez, edemez. Çünkü AK Parti tüm bölgeleri, tüm Türkiye'yi düşünerek hareket etmek durumundadır. Batı illerinde desteğini kaybeden bir AK Parti'nin sadece doğuda prim yapması hiçbir anlam taşımaz. Bu yüzden tamamen popülist bir yaklaşımla hareket edemez. AK Parti'nin gücü, Türkiye partisi olmasından geçiyor. DTP yaklaşımındaki bir partinin Güneydoğu halkının beklentisi olan reformları hayata geçirebilmesi de neredeyse mümkün değildir. AK Parti ortaya koyduğu kucaklayıcı siyasetle belli bir meşruiyet ve güvene ulaşıyor ve bununla reformları hayata geçirebiliyor.
TRT 6'nın hayata geçmesi bunun somut göstergesidir. AK Parti, Kürt meselesinin ilgisizlik ve geri kalmışlık boyutunu yaptığı yatırım ve hizmetlerle aşmaya çalışmıştır. Ayrımcılık, yok sayma ve dışlayıcılık sorununu attığı demokratik adımlarla ve kucaklayıcı tavrıyla yumuşatmıştır. Kürt seçmenin önemli bir bölümü yıllardır şikayet ettikleri faili meçhuller ve çetelere karşı yürütülen kararlı mücadeleye gereken takdir edici yaklaşımı oy desteği şeklinde sandığa yansıtmamıştır. AK Parti'nin Türkiye'nin bütünlüğünün teminatı olduğunu bilen bazı çevreler ise bu milli menfaati gözeterek hareket etmemiş ve AK Parti'ye yeterince destek vermemiştir.
Diğer taraftan DTP'nin tahrik edici, küçümseyici ve ajite eden yaklaşımları bu adımların uyandıracağı heyecanı önemli ölçüde boğmuştur. Bölgede demokratik bir yarış yaşanmasını her türlü baskı ve provokasyonla engelleyen DTP, halktan gereken tepkiyi görmemiştir.
AK Parti bölgede hâlâ önemsenmekte ve sevilmektedir, ancak DTP'nin çatışmacı kimlik siyasetiyle meseleyi daha da gerginleştirmeye devam etmesi AK Parti'nin de bazı yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmesine sebep olabilir. Yaptıklarının karşılığını görememenin nasıl bir etki yapacağını önümüzdeki günler gösterecektir...
Bölgede siyasi psikoloji farklı bir noktaya doğru evrilmektedir. Yaşanan siyasi dönüşümü doğru anlamak sadece seçmen davranışlarını ölçmesi gereken siyasetçiler için değil bölgenin yaşadığı eksen kaymasının sonuçlarını iyi tahlil etmesi gereken tüm kesimler için önemlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.