Çelişkiler dünyası
Araçların amaçlardan önce geldiği bir modern dönem yaşıyoruz. Amaç ve hedef, yaşam felsefesinin, hayata bakış tarzının uzantısıdır. Eğer amacınız yaşam felsefenizin gereği olan belli değer ve ilkelerle belirlenmiyor, sadece sahip olduğunuz araçları kullanma kabiliyeti ve yapabilme kapasitenizle belirleniyorsa ortada bir sorun var demektir.
Faşizmi, sosyalizmi ve kapitalizmi entelektüel kişiliğinden taviz vermeden eleştirel bir tutumla yaşayan Zygmunt Bauman “Parçalanmış Hayat- Postmodern Ahlak Denemeleri” isimli kitabında modern ruh'un iki özelliğinden bahsediyor: “Şeyleri olduğundan farklı kılma dürtüsü yani aşma” ve “şeyleri farklı yapma kabiliyeti”…
Modern ruh dünyayı, “aktörler ve bunların neslerine”, dünyadaki güçleri de “hareket etme istemi ve hareketin engelleri” şeklinde ikiye ayırır.
Bauman'ın Yi-Fu-Tan'dan aktardığı şu söz bu ayrımı daha iyi anlatır: “Nesneler dünyayı biçimlendirenlerin ve yapanların önünde durdukları zaman bertaraf ediliyorlar”. Dünyaya nizam vermeye kalkanlar, kendi ütopyalarını gerçekleştirmeye çalışanlar ve yapma eyleminde bulunanlar karşılarında farklı bir ses, bir muhalefet veya aykırılık gördüklerinde bertaraf etme işlemini kaçınılmaz görüyorlar. Bu tasfiye, modern ruhun aşma özelliğinin bir sonucudur.
Yeni yaşam tarzının yapma ve düzen kurma saplantısı iki cümleyle özetleniyor: “Ne yaptığınız önemli değildir, yeter ki, o işi yapabilir olalım, “Yapıldı, çünkü yapılabiliyordu”.
Tek başına bir şeyi yapabiliyor, gerçekleştiriyor olabilmek; ahlaki bir amaç taşımak, belli değer ve ilkeleri gözetmek gibi saikleri devre dışı bırakmıştır.
Sahip olunan araçları kullanma gerekliliği, bu araçları üretme, bu araçlara masraf yapma tercihinin doğal bir sonucudur. Amaçsız bir şekilde araçları ön plana çıkarma, araç endeksli bir amaç aramayı beraberinde getirmiştir. Bauman'ın tabiriyle “durmadan amaç arama işini ateşleyen şey, elde hazır bekleyen araçların varlığıdır”.
Eğer kullanılmayacaksa “atom bombası” üretmenin ne anlamı olabilir? “Eğer direnişi bastıracak araçlar varsa, direnişi ezmemenin nasıl bir gerekçesi olabilir ki?”
Her yıl dünyada savunma sanayiine harcanan trilyonlarca dolar, üretilen üstün teknoloji silahları bir çok bölgede yaşanan çatışmalarla, üretilen askeri krizlerle, terör olayları ve yeni düşman konseptleriyle iç içe geçmiştir. Hangisinin sebep, hangisinin sonuç olduğu belirsizleşmiştir.
Modern dönemin yapma kabiliyetine ve araçlara verdiği önem yanında “aşma” refleksiyle ortaya çıkardığı diğer bir durum da “sınır tanımamazlık”tır.
Bauman'ın Krzysztof Pomain'den aktardığı “bilim seçkinlere, sınırların sadece ihlal edilmek için var olduğunu öğretiyor” sözü, aşma kabiliyetinin, “sınırları gayrımeşrulaştırdığı”nı anlatıyor.
“Avrupa uygarlığı, sınırları yalnızca ihlal etmek için icat etmeye başladı” sözü, ortaya konulan medeniyet değerleriyle, yaşam pratikleri arasındaki tenakuzu yansıtıyor. Yeni dönemde üretim ve icatlar sadece tüketimi şekillendirmiyor, aynı zamanda değer dünyasını da dönüştürmeye, sınırları her gün yeni baştan yazmaya başlıyor. Bu yaz-bozlar yeni düzeni de bir düzensizliğe dönüştürüyor.
İnsan hakları konusunda atılan nutuklar yeni küresel terör kopseptiyle bir çırpıda geri plana atılabiliyor.
Doğru-yanlış, iyi-kötü çerçevesi hergün yeni baştan belirlenip, düzen arayışı yeni düzensizliklere kapı açabiliyor. Bu da yeni dönemin büyük bir kaos dönemi olacağını, tutarsızlığın, ilkesizliğin, amaçsızlığın ve etiksizliğin ağır basacağını gösteriyor.
Modern ruh, daha büyük imkanlarla, daha ileri teknolojiyle, daha üstün yapabilme kapasitesiyle bir huzur dünyası değil, bir çelişkiler dünyası üretiyor…
(Zygmunt Bauman, Parçalanmış Hayat Postmodern Ahlak Denemeleri, Çev: İsmail Türkmen, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2001)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.