Savaşmayanların Barışı
Düzenlenen komplo ve oyuna “barış” kılıfının geçirilmesi siyonist işgalin ve saldırganlığın resmî propagandasını yapmaya soyunmuş medya organlarının işlerini de kolaylaştırıyor. Bu kavram, eli kanlı Netanyahu'nun vahşi yüzüne “barış” maskesi geçirerek kamuoyuna öyle takdim etmelerine imkân veriyor. Oysa Özgürlük Filosu'na saldırı düzenleyerek, mazlumlara insanî yardım götürmek için yola çıkan gönüllüleri katleden Netanyahu ile bugün Vaşington'da güya “barış” iddiasıyla masaya oturan Netanyahu arasında herhangi bir fark yoktur.
Evet, Filistin'de bir savaş var. Bu savaşın sebebi de var. Savaşın son bulması sebebin ortadan kalkmasına bağlıdır. Gerçek barış da o zaman sağlanır.
Vaşington'da Netanyahu ile Abbas arasında ittifak sağlansa da Filistin'deki savaş var olmaya devam edecek. Çünkü Vaşington'da masaya oturanlar birbirlerine karşı savaşanlar değil. Onlar zaten barış halindeler. Barışın da ötesinde işbirliği ve yardımlaşma içindeler. Üstelik aynı cephede ve aynı cepheye karşı. Bunu söylerken kesinlikle abartma ve çarpıtma yapmıyoruz. Filistin'de sadece son birkaç gün içinde yaşanan gelişmeleri ve bu gelişmelerle bağlantılı açıklamaları biraz yakından incelemeye alın söylediklerimizde herhangi bir mübalağa ve çarpıtma olmadığını rahatça anlarsınız.
Böyle saçmalık olur mu? Aynı cephede kolkola ve aynı cepheye karşı savaşanlar “barış” için masaya oturup da güya pazarlık yapıyorlar.
Siyonist işgal devletinin başbakanı Netanyahu, Vaşington görüşmelerine gitmeden önce gayet açık dille konuştu ve kendi partisinin taraftarlarına bu görüşmelerde hiçbir taviz vermeyeceği, geri adım atmayacağı sözü verdi. Geri adım atmayacağı sözü verirken kastettiği Batı Yaka'da yahudi yerleşim merkezleri inşaatının dondurulması işleminin uzatılmayacağı ve Kudüs'teki yahudileştirme politikasının değiştirilmeyeceği idi. Öyleyse geriye ne kaldı? Daha neyin pazarlığını yapıyor ve neyin barışından söz ediyorsun?
Savaşın sebebi işgal. Sebebin ortadan kalkması işgalin son bulmasıyla mümkün. Siyonist işgalci, bırakın işgal ettiği bölgelerden çekilmeyi yeni araziler gasp ederek oralara yahudi yerleşim merkezleri inşa ve Kudüs'te Filistinlilerin evlerini gasp ederek yahudi göçmenleri yerleştirme politikasından bir adım geri atmayacağına dair kendi seçmenlerine söz vererek yola çıkıyor.
Toplam sekiz bin km2'lik yüzölçümüne sahip Batı Yaka'da yahudi yerleşim merkezlerinin sayısı 250'yi geçti. Bunların bölgeye nasıl bir kalbur görünümü verdiğini görmek için BM'nin hazırladığı ve bizim web sitemizde de bulunan haritaya bakmanızı öneriyorum. Bu haritaya bakmak için ww.vahdet.com.tr sitesinde sırasıyla Filistin davası > Haritalar > 1967 Haziran savaşında işgal edilen bölgelerin haritası (ayrıntılı yer isimleriyle birlikte) linklerini tıklayın. Buralara yerleştirilen yahudi yerleşimcilerin bölgede nasıl terör estirdiklerinden bir önceki yazımızda söz etmiştik. Bu konuda biraz daha yakından fikir edinmek ve gerçeklere görüntülü olarak şahit olmak için www.velfecr.com sitesinden “Yerleşimci Siyonistler Katil Teröristlerdir” linkini tıklayın.
İşgalci siyonist bırakın bunlardan herhangi birini boşaltarak toprağı sahiplerine iade etmeyi, yanlarına yenilerini inşa politikasından bile geri adım atmayacağı sözü vererek yola çıkıyor.
Güya “Filistin ” adına görüşmelere giden Mahmud Abbas ise “sonuç Filistin tarafı açısından sıfır olsa bile yine bu görüşmelere katılacağım” diyerek yola çıkıyor.
Çünkü birisi kendi işgal davası için savaş veriyor. Diğeri ise toprakları işgal edilen, hakları gasp edilen tarafın özgürlük davası için savaş vermiyor. Aksine bu özgürlük savaşına karşı işgalcilerle aynı safta.
Öyleyse neden bu görüşmeler yapılıyor? Biz bunun sebebi hakkında gazetemizde 30 ve 31 Temmuz tarihlerinde yayınlanan yazılarımızda ayrıntılı bilgi vermiştik. Web sitemizde “Kanlı Elleri Öpenlerin Barışı” başlığı altında bu ayrıntıyı bulabilirsiniz. Burada sadece özetle hatırlatalım:
İşgalci siyonist özellikle Mavi Marmara katliamından sonra diplomatik alanda ciddi şekilde yıprandı, yalnızlaştı ve köşeye sıkıştı. Arap Birliği, Ortadoğu Dörtlüsü ve Mahmud Abbas bundan dolayı ABD emperyalizmi tarafından harekete geçirilerek sözde “barış” safsatası yeniden devreye sokuldu. Amaç siyonist işgalci için bir imaj düzeltme operasyonu ve onun diplomatik yalnızlığını gidermek için atak yapmaktır. Görüşmelerden Filistin davası lehine bir sonuç çıkmayacağını Abbas da çok iyi bildiği için “sonuç sıfır olsa da...” notu düşme ihtiyacı duymuştur. Bu görüşmelerden bir barış çıkmasının mümkün olmadığını da tüm diplomatik çevreler biliyor. Çünkü maksat savaşın sebebini ortadan kaldırmak olmadığı gibi masaya oturanlar da zaten savaşan taraflar değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.