Çırpındıkça batıyorlar...
Meydan mitinglerinde halkın karşısına çıkarak, 'Ey halkımız, mevcut durum, yönetim işine fazla karışmanızı önlediği ve egemenlik hakkınızı kullanması için seçtiklerinizin elini kolunu ciddi bir şekilde bağladığı için çok daha iyidir. Anayasa değişikliği ile yapılmaya çalışılan şey. atanmışların sistem üzerindeki kontrolünü mümkün olduğu kadar azaltmak ve Milletin arzularının daha bir dikkate alınmasını sağlamaya matuf olduğu için çok zararlıdır, bu sebeple hayır demeniz gerekir..." diyebilmek, aslında zor bir şey olmalı.
Her şeye alışabilen insanoğlu, aslında yanlış olduğunu iyi bildiği şeyleri müdafaa etmeye de alışabiliyor demek ki...
Egemenliğin gerçek sahibi olduğu hususunda en azından söylem bazında ittifak olan Millete söylenenlerin aslı, egemenliği belirli bir azınlığın kullanmasının daha iyi olduğu gibisinden sakat bir tez.
Bu tezi meydanlarda dile getirenlerin derdini anlayabilmek mümkün. Tam da arzu ettikleri gibi işleyen bi çarkın, artık istedikleri şekilde dönmeyeceğini farketmek, ciddi bir travma.
Bu gidişin, egemenliğin gerçek sahiplerinin sistemin işleyişine daha fazla müdahil olması neticesini getireceğinin farkındalar.
Halkın inanç ve değerlerinden bihaber ya da bu değerlere karşı ilgisiz olmayı, daha da vahimi bu değerlere önem verenlere yukardan bakmayı hayatlarının temel esprisi haline getirmiş olanlar, hükümranlıklarını sarsacak gelişmeyi önlemek için attıkları her adımda, gerçek yüzlerini ortaya koyuyor, çırpındıkça batıyorlar.
Türkiye'de yaşayan insanların, siyasi görüşleri ne olursa olsun, eskisi gibi at gözlüğü takmadıklarını ve meydanlarda kendilerini dinleyip, hatta alkışlasalar bile, sandığa gittiklerinde kendi lehlerine olanı tercih edeceklerini biliyor olsalar gerek ki, son bir ümitle, statükonun devamını temin edebileceğini umdukları her yolu denemeye hazır görünüyorlar...
Teknoloji gelişmeden önce sürekli olarak not tutan ya da yazan bir devlet yerine şimdi dinleyen bir devlet var.
Eskiden haklarında notlar tutulanlar ve uzun uzun raporlar yazılanlar çoğunlukla sıradan insanlardı belki. Ama şimdilerde sofistike dinleme metodlarıyla dinlendiği anlaşılan insanlar arasında, sıradan olmayan insanların sayısının daha fazla olduğunu söylemek mümkün...
Ya da, sıradan insanların konuşmaları ilgi çekmeyeceği için, önemli kişilerin dinlenme kayıtlarının servis edilmesi durumuyla karşı karşıyayız..
Neler yok ki bu kayıtlarda... Statüko yanlılarının öyle kalmaları için uğraşıp durdukları yapının mensupları, iyice telaşa kapılmış olmalılar ki, yandaşları tarafından müdafaa edilebilmesi mümkün olmayan sözler sarfetmekten bile çekinmiyorlar.
Dinlemelerin hukuki olup olmadığı, ilgililerine kalmış bir şey ama kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, yüksek noktalarda bulunan ve oralara iyice alıştıklarını varsayabileceğimiz kişiler, akla ziyan sözler bile edebiliyorlar..
Esas meselelerden birisi, mevcut yapıyı kutsayan ve değişmemesi için canhıraş bir şekilde gayret sarfedenlerin, kendileri ve kendileri gibi olanlarda olduğunu düşündükleri vesayet hakkının kaynağı hakkında hiç düşünüp düşünmedikleri...
Sistem böyle sürmeli ve kesinlikle bizi rahatsız edecek gelişmelere izin verilmemeli tezini savunanlar, meşruiyetlerinin kaynağı hakkında ne düşünüyorlar acaba?..
Milletin karşısına çıkıp, "Sizi istediğimiz gibi yönetme ve yönlendirme gücümüzü elimizden almaya çalışıyorlar... Gücün bizden alınıp size verilmesine hayır deyin, lütfen!" diyebilmek zor olmalı hakikaten...
Ama gücü kaybetmeme arzusu bunu bile yaptırabiliyor... Ötesi kıyl u kal...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.