"Sufiliğin sırları" mı desek, "Bize böyle emrolundu" mu?
Sufizm kelimesi Ashab-ı Suffe'den gelir. Koyun yünü ve postlarından kendilerine elbiseler yapmışlardı. Yaz kış öyle gezerlerdi. Onlar Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sofrasında otururlardı. Bir şey verilirse yerlerdi, verilmezse istemezlerdi. Sefere gidileceği zaman sefere giderlerdi. Onlar Cenab-ı Peygamber'e (s.a.v.), zaman ve mekân kaydından çıkarak dünyayı ve içindekileri canlarıyla beraber kurban etmişlerdir. Onların felsefesi:
"Verirler de almazsam elimi / Vermezler de istersem dilimi kessinler."
***
Sufilik fukaraya hizmet için kurulmuş kadim bir kurumdur... Sufilik iddiasında bulunanların, düğün dernek ve meclislerindeki sofralarında fukara yoksa, fukaranın çığlıklarında kulakları yoksa, bu kuru iddiadan vazgeçmeleri lazımdır.
Sufi ismini ilk taşıyan Ebu Haşim Sufi'dir. Ondan evvel kimse bu adı taşımazdı ama işin hakikati yukarıda belirttiğimiz gibi adı vardı, kendi yoktu. Kaf Dağı ve Anka Kuşu gibiydi.
Ebu Haşim Sufi, Kûfelidir ama Şam'da otururdu. Tabiîn'in büyüklerinden Süfyan Sevri, "Ebu Haşim olmasa ilahi incelikleri öğrenemezdim. Tasavvuf nedir zaten bilmezdim. Ondan öğrendim" buyurmuştur.
***
Şam Emiri ormanda gezerken, bir ağaç kovuğunda iki kişinin diz dize, huzurlu, eşine ve benzerine rastlamadığı samimiyette ve hâlisane bir şekilde oturduklarını gördü. Sonra ikisinin de yanlarındaki yiyecekleri sofralarına dizip beraberce yediklerini, aynı tazim ve hürmetle birbirlerinden ayrılıp gittiklerini gördü.
Emir saklandığı ağacın ardından Ebu Haşim Sufi'nin yanına geldi. Anlamak için Ebu Haşim'in yüzüne baktı ve dedi ki:
"Biraz evvel yanından ayrılan adam kimdi?"
"Bilmiyorum."
"Buluşmanızdaki sebep?"
"Hiç... Bir rastlantı."
"Peki, o adam nereli?"
"Onu da bilmiyorum, sormadım."
"Birbirinizle bu samimiyet ve yakınlık ne içindir?"
"Bu, bizim yolumuz. Bize böyle emrolundu."
Emir tekrar hayranlıkla sordu:
"Senin insanlarla oturacak bir mekânın yok mu da ıssız ormanda bir ağaç kovuğunda oturuyorsun?"
"Hayır, yok."
"Size barınacak bir yer yapayım mı? Orada oturun toplanın" deyince, Ebu Haşim sesini çıkartmadı. Böylece Şam yakınlarında "Remle" denilen yerde ilk sufi dergâhı inşa edildi.
***
Ali Toker'in "Secrets of Sufism, Zamana ve Mekâna Hükmedenler" adlı kitabının içinde dolaşıyoruz. Kitabın kahramanı Derviş Mehmed, aslında çok zeki, temiz kalpli ve saf olmasının yanında materyalist girdapta günlerini karmaşık düşünceler içinde geçirirken, birden kendini hasbel kader manevî âlemin en uç noktasında bulmuştur.
Devrin kutbu ile tanışmış, Kırklar Meclisi'ne dâhil olup onlarla kırk gün kadar beraber olmuştur. Hâsılı defalarca Tayyi Mekân ve Tayyi Zamanı yaşamıştır.
Tasavvuf sisteminde has ve seçkin Allah dostlarından zuhur eden bu keramete Derviş Mehmet vâkıf olmuş, lâkin sâhip olamamıştır. Ancak tanıştığı bir Allah dostunun sayesinde acayip ve garip hadiselere şâhit olmuştur.
O hadiselerin neler olduğunu, Ali Toker'in kitabını okuyunca öğreneceğiz inşallah.
Meydan Yayıncılık, 0212.527 68 30.
Cumanız mübarek olsun. Cuma zaten öyle de biz farkına varalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.