"Vatan toprağıdır, bizi üşütmez, ısıtır..."
Kırım Türklerini sürgüne göndermek isteyen Stalin, 18 Mayıs 1944'te bu planını gerçekleştirme fırsatı buldu.
Rus askerleri kapıya dayandı ve hepsi bir gece içinde trenlere dolduruldular.
Hayvan nakli yapılan penceresiz vagonlar seçilmişti.
Yanlarına herhangi bir eşya almalarına izin verilmedi.
Vagonların içi o kadar kalabalıktı ki, çömelecek kadar bile alan bulunmuyordu.
Hepsi ayakta, kelimenin tam anlamıyla "balık istifi" gidiyorlardı.
*
Susuzluktan, açlıktan ve havasızlıktan ölenler oldu.
Cesetler sıcaktan kokmaktaydı.
Rus askerler istasyonlarda dışarı çıkarıp atıyorlardı.
Sürgün yerleri Sibirya, Urallar ve Türkistan'daki cumhuriyetlerdi.
Haftalar süren yolculuk sırasında, yola çıkanların yarısı öldü.
Sürgün edildikleri yerlerde sıkı kontrol altında tutuldular; uzaklaşmaları yasaktı.
Türklerden boşalan Kırım'a Ruslar yerleştirildi.
Camilerin bir kısmını yıktılar, bazılarını ahır, depo, meyhane yaptılar.
Mezarlıkları dozerlerle yok edip mezar taşlarını inşaatlarda kullandılar.
Dünya bu soykırıma seyirci kaldı.
*
1989'da Soyetler Birliği, yayınladığı bir deklarosyonla Kırım halkının uğratıldığı haksızlığı itiraf etti.
Kırım Türkleri, zorla götürüldükleri uzak yerlerde yıllar boyunca vatan hasretiyle yandılar.
Vatanları Kırım'ı türkülerinde, masallarında yaşattılar ve yeni nesillere bu şekilde aktardılar.
"Aluşta'dan esken yeller yüzüme vurdu
Balalıktan ösken evge közyaşım tüşdü.
Men bu yerde yaşalmadım,
Yaşlığıma toyalmadım
Vatanıma hasret oldum
Ey güzel Kırım!"
*
Yıllar sonra memlekete dönüş mücadelesi başladı.
Bir kısmı sahip oldukları evleri satarak, meşakketli yolculuklardan sonra Kırım'a geldi.
Fakat bulundukları ülkelerde ev fiyatları bir anda düşmüş, Kırım'da ise kat kat yükselmişti.
Döndüklerinde karşılarında Rusları buluyorlardı.
Bin türlü zorluk çıkarmaktaydılar.
Oturma izni ve inşaat malzemesi alamıyorlardı.
Ev yapmak neredeyse imkânsızdı.
Karaborsada çok yüksek fiyatla aldıkları inşaat malzemeleriyle ev yapmaya çalışanlar oldu.
Çoğunun parası yoktu, dönüş yolunda tükenmişti.
Onlar da naylon çadırlar kurdular.
Bazıları da toprağı kazarak çukurlar oluşturdular, içine girdiler.
*
Rahmetli Kemal Çapraz, Sovyetler Birliği-Türkiye futbol maçının Akmescit'te oynanmasını fırsat bilerek Kırım'a gittiğinde, Kırım mücadelesinin lideri Mustafa Cemiloğlu ile görüştü, köyleri dolaştı.
Çadırkentleri ve topraktaki çukurları görünce "Üşümüyor musunuz?" diye sordu.
Şöyle cevap verdiler:
"Vatan toprağıdır, bizi üşütmez, ısıtır. Bu topraklar asla bizi hasta etmez."
*
Kemal, yanında götürdüğü bayrakla Kur'an-ı Kerim'i Cemiloğlu'na verince, yaşlı gözlerle öpüyor onları ve şöyle söylüyor:
"Türk halkına, bizim vatandaşlarımıza, dindaşlarımıza büyük selamlarımızı götürün. Onlardan bizim millî mücadelemize yardım ve destek bekli-yoruz. Halkımız şimdi yavaş yavaş ana toprağına dönüyor. Burada pek azlığız. Camilerimizi kurmak için, dinî mekteple-rimizi kurmak için çok yardım gerek."
*
Kemal Çapraz'ın "Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım" kitabını tavsiye etmiştim önceki gün. Fırsat bulamayanlar olacağını bildiğimden, kısa bir özet geçmeyi uygun buldum.
Son bir not:
Kırım'da Rusya ile Ukrayna arasında sahiplik mücadelesi sürerken, Kırım Türkleri bugün hâlâ azınlıkta ve çoğu sürgün edildikleri yerlerden dönme imkânı bulamadı (Öz vatanında azınlık olmak ne demektir, bir düşünün).
Dönmek için çabalayanlara çıkarılan zorluklarsa ayrı bir hikâye...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.