Maksat Kur’an’ı Suçlamak
ABD'deki yeni haçlı zihniyetini temsil eden kilise temsilcilerinden birinin 11 Eylül olayları yıldönümü münasebetiyle planladığı Kur'an yakma eyleminden vazgeçmesini olumlu bir gelişme olarak görebiliriz. Bu işi organize ettiği bildirilen Papaz Terry Jones'in New York'ta yıkılan kulelerin alanına inşa edilmesi planlanan mescidin yerinin değiştirilmesiyle ilgili pazarlığın sonuç verdiği için Kur'an yakma eylemlerinden vazgeçtiklerini söyledi. Bu arada ABD Savunma Bakanı'nın kendisini arayarak vazgeçmesi isteğini ilettiğini de dile getirdi. Yani vazgeçme kararında pazarlığın yanı sıra doğacak olumsuz sonuçlardan ve gösterilecek tepkilerden duyulan endişenin de rol oynadığı anlaşılıyordu.
Her ne kadar eylemden vazgeçilmiş olsa da böyle bir şeyin planlanmasına ve böyle iğrenç bir saldırının hedefine doğrudan Kur'an-ı Kerim'in yerleştirilmesine cüret edilmesini iyi tahlil etmeli, bu planı yapanların ileride yeniden Kur'an-ı Kerim'i hedefe yerleştirerek yeni hesaplar, yeni saldırı planları yapmaları ihtimalinin bulunduğunu gözden uzak tutmamalıyız.
Her şeyden önce saldırganların böyle bir eylem planlamalarının amacı doğrudan Kur'an-ı Kerim'i hedefe yerleştirmek ve onu “suçlu” göstermektir. Çünkü 11 Eylül 2001'de New York'un meşhur ikiz kulelerine saldırı ve çıkan yangında bu iki kulenin eriyip çökmesi sebebiyle Amerikan kamuoyunda tepki ve kin duygusu oluştu. Aradan geçen dokuz yıl içinde yeterince aydınlatılamamış saldırılardan dolayı “İslâm terörü” adıyla kamuoyuna lanse edilen bir öcü suçlandı ve nefret duygusunun ona yöneltilmesi için medyanın bütün imkânlarından yararlanıldı.
Bu arada yürütülen karalamanın özde İslâm'a zarar vermemesi için “terör”ün İslâm'dan ayrı bir şey olduğu “İslâm terörü” diye nitelendirilip hedefe yerleştirilen şiddetten yana akımların gerçekte İslâm'ı temsil etmedikleri tarzında savunmalara başvuruldu. Oysa “İslâm terörü” kavramını yoğun ve etkin bir şekilde kullanarak kötüleyici propaganda yürütenlerin asıl amaçları doğrudan İslâm'ı, İslâmî duyarlılığı ve bilinçlenmeyi hedefe yerleştirmekti.
Ondan dolayı bu kez doğrudan İslâm'ın ana değerlerini, kutsallarını ve temel kaynaklarını hedefe yerleştiren, onları kabahatli ve sorumlu gösteren bir propaganda faaliyeti başlattılar.
Bu amaçla Avrupa'da Hz. Peygamber (s.a.s.)'i aşağılayan, hafife alan iğrenç karikatürler yayınlandı. Bu karikatürler sadece aşağılama ve hafife alma ile kalmıyor aynı zamanda Hz. Peygamber (s.a.s.)'i insanların hoş karşılamayacağı çirkin işler yapar halde gösteriyordu. Maksat bu işlerden sanıldığı gibi sonradan ortaya çıkmış ve İslâm adına hareket ederken İslâm'ın temel çizgisinden kaydıkları söylenen örgütlerin değil doğrudan peygamberinin sorumlu olduğu mesajı vermekti. Böylece kamuoyunda oluşan tepkinin doğrudan İslâm'ın temellerine yöneltilmesi amaçlanıyordu.
11 Eylül olaylarının yıldönümünde Kur'an-ı Kerim'i yakma eylemi planlanması da işte o stratejinin bir parçasıdır. Ana hedef İslâm'ın kutsal kitabının ve temel dinî kaynağının 11 Eylül olaylarıyla özdeşleştirilmesi, böylece söz konusu olaylardan dolayı içlerinde tepki ve kin duygusu oluşanların nazarlarında mahkûm edilmesiydi. Bu da bir psikolojik yönlendirmedir. Bu yönlendirmeyle insanların sürekli 11 Eylül olaylarıyla ve o olayların yıldönümüyle irtibatlı olarak Kur'an'ı hatırlamalarının sağlanması isteniyor. Zihinlerde bu ikisinin özdeşleşmesi, birlikte hatırlanması için zihinsel refleks oluşturulması amacıyla çalışma yapıldı. Sonuçta eylem gerçekleştirilse de gerçekleştirilmese de uzun süre konuşulması, tartışılması, haberlere ve yorumlara taşınması, kavga ve pazarlık konusu olması arzulanan yönlendirmenin araçlarını üretiyor.
Geniş çaplı psikolojik savaşın önemli bir cephesini oluşturan bu teşebbüsün sadece Amerika'daki küçük bir kilisenin işi olduğunu düşünmek fazla iyimserce olur. Türkiye'nin derin devleti gibi ABD'nin de derin devleti var ve bu derin devlette uluslararası emperyalizm ile siyonist lobiler içiçedir. Dolayısıyla planlanan eylem sadece yeni haçlı hareketinin değil İslâm'a karşı ortak savaş halinde olan farklı unsurların birlikte planladığı, gündeme taşıdığı ve organize ettiği eylemdir.
Burada çağdaş emperyalizmin ve onun uluslararası politikalarına yön veren derin unsurların kendilerine bir “ılımlı İslâm” aradığını ve onunla barışık olabileceğini düşünenlerin büyük bir yanılgı içinde oldukları da gayet açık bir şekilde görülüyor. Çünkü söz konusu unsurların savaşının hedefinde doğrudan İslâm'ın peygamberi ve kutsal kitabı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.