Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Kışa yenik düşmüş baharların yetimleri

Kışa yenik düşmüş baharların yetimleri

Doğru olmak, doğrulara tutunmak ve doğru olanlarla beraber olmak, insan olmanın ve insan kalmanın gereğidir. Doğrunun iktidarını yalanın yokluğu üzerine bina etmek kolay değildir. Yalanın iktidar olduğu bir ülkede, kusurlar içinde kusursuzları barındırma gayreti içinde olanlar, baharları sürgüne gönderilenlerdir. Hayrın suç sayıldığı yer, şerrin güç haline geldiği yerdir.
Allah’ın mülkünde Allah’ın hükümleri uygulanmıyorsa, uygulamaya çalışanlar şakiler gibi takibe tabi tutuluyorlarsa, şer güçlü hale gelmiş demektir. Bu noktada bakıldığında şerrin güç haline geldiği bir ülkedeyiz.
Hayrın şimşeklerinin yağmur getirmediği bir ülkenin sakinleriyiz. Öfkenin mayınları tutmuş sokaklarımızı. Hodbin yürekli adamlar kuşatmış iyilik bahçelerimizi. Hazan elemiyle yürüdüğümüz yollara kar yağıyor. Bu ülkede sadakat vefasız, diller şükürsüz, şefkat firaridir. Hırçın günlerin tekmesiyle yalnızlığın okyanusuna dökülmüşüz. Düşmanın karşısında dikilmeden bükülmüşüz.
Vahiysiz bir hayata karar verildiği gün vurgun yedik. Öylesine yandı ki hayatımız iyileşmedi aksine kinleşti. Acının kanatan eli değdi yüreğimize. Kendi ülkemizde namahrem eller tarafından paryalandık, parçalandık, hırpalandık. Yıllar var ki hep kışın esaretinde baharı solukladık. Bir ömür geçip gitti serapa; baharı sorarak taşa, duvara. Karşımıza hep hazan vurmuş bağlar çıktı. Ne zaman diriltici vahyin soluklarına koştuysak hakikate giden yolları hep gulyabaniler tuttu. Deve dikeni gibi milletin ayağına batan ve milleti canından bezdiren keyfî, küfrî ve cebrî bir dönemin mahpusları olduk.
Kışa yenik düşmüş baharların yetimleriyiz. Zulüm nişangâhı olan yüreklerimizin tenhasında öfke ve keder yağmurları bir sağanak olup yağıyor ruhlarımıza. Kendi egemenlik alanlarımızda iktidardan düştük. Hesaplarımızı hep başkalarının hayatları üzerine yaptık. Kendi hayatımızı hesaptan düşürdüğümüz gün, baharımızın yetimi olduk.
Kendi egemenlik alanlarımızda iktidar haline gelmenin zarureti vicdanlarımızın dinmeyen sancısı oldu. Şunu bilelim ki; karalara ak demeden, akları karalamadan kendi egemenlik alanlarımızda iktidar olma mecburiyetimiz var.
İyiliklerimiz yağmalandı. Ruhlarımız üşüdü dostların ihanetinden. Kalbimizi vurduk yalnızlığın duvarlarına, vazgeçtik umut adına her şeyden. Umutlarımızı rüzgârın terkisine bıraktık. Kalabalığın karanlığına doğru aktık. Kalabalığın karanlığına akmakla başkasını değil kendimizi yaktık. Rabbimiz uyarıyor:
“Allah’ı unutup da, Allah’ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.” (Haşr Sûresi/ 19)
Allahû Teâla’yı unutmak ve Allahû Teâla tarafından unutulmak, kışa yenik düşen bahar yetimlerinin felaketidir. Onlar bu felaketten azadedirler. Felaketin içine düşmedikleri için felaketleşenlerin karşısındadırlar. Esasen memlekette felaketleşenler, Allah’ı unutan ve Allah tarafından unutulanlardır. Allahû Teâla’nın unutulduğu her yerde bahar kışa yenik düşmüş demektir. Çünkü Allahû Teâla’yı unutmak, karanlıkların içine düşmektir.
Baharımızın kışa yenik düşmesi, bir felaket-i azimedir. Çünkü her şey baharda daha bir canlanır. Allahû Teâla’nın “Hay” ismi baharda perdesini bütün bütün kaldırır. Esmanın eşyaya tecellisini en berrak keyfiyetiyle o gösterir. Renkler birbiriyle sarmaş dolaş olur baharda. Mor sarıya, sarı laciverde karışır. Her renk baharda doğum gününü kutlar. Ama hâkim renk yine de yeşildir. Yeşilsiz bahar, baharsız yeşil düşünülemez.
Her varlık kendine göre algılar baharı. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar... Ancak ortak nokta da yok değildir aralarında. Coşkundur bahar bütün varlıklar için, coşkunun doruk noktasıdır. Sevgilidir bahar, o bütün varlıklarca sevilir, beklenir, gözlenir. Kıştan geçilir bahardan geçilmez. Bahar bütün varlıkların ortak özlemidir.
Bahar öncesi filiz olmaya namzet çekirdekler, bize yepyeni elbiseler giydirecekler. Kış elbiseleriyle baharda yol alamayız. Kış şartlarını yaşayıp bahar müjdeleyenlerin sözlerini kat’iyen unutamayız. Baharın kıymetini kış şartlarını yaşayanlar bilir.
Kışı aşmadan, kış şartlarından kurtulmadan baharı yaşayamazsınız. İhtiraslarımızın ve yaralarımızın üstüne gitmemiz gerekir. Hz. Yusuf’un gömleğini, giydirebilirsek ihtiraslarımıza, Hz. Eyyub’un sabrı deva olacak içimizdeki yaralarımıza. Bütün mesele bizim buharlaşmadan baharlaşmamızdır. Hayatları bahara dönüşmeyenler, kışın esaretinden kurtulamazlar. Özlediği bahara kavuşma hazırlıkları yapmayanlar, kış mevsiminde buharlaşıp kaybolurlar.
Vahiy hayata amir olmazsa, yeryüzünün kalbi durur. Baba evladı, evlad babayı vurur. Seherin keskin kılıcı iniyor karanlığın bağrına. Şefkatten yüreklerin sergilendiği, merhametin lavanta, leylak kokan sandukalardan çıkarıldığı kutlu saatlerin kurulduğu hayat ırmağında yıkanma zamanıdır. Dilsiz günlere hapsolunmuş umutlarımızı müjde meydanına çağırma vaktidir. Kozanın kaosundan kurtulma mevsimidir. Gafil insanlığın, sefil medeniyetinde uyuklayan ruhumuzu uyandırma anıdır.
Bahar cemresi önce düşer toprağa. Sonra da dağlara. Dağlarda kalıplaşmış buzlar vardır kibirle sahiplenirler zirveleri. Sahiplenirler zirveleri de ışık düşünce bahara engel olamazlar, bir damla güneş ışığına. Sonra adım adım erirler de tükenirler, karışırlar toprağa. Vahyin soluklarında can bulur küller; gülümsemeye başlar toprak, yeniden dirilir güller!
Müslüman!
Müslüman olarak Allah’tan gelmiş olan vahyi hayatına yaydın. O zaman senin her günün, her anın aydın. Ama şu veya bu adına Allah’tan gelmiş olan vahiy ile irtibatı kestin ise; bil ki karanlıkta kaldın. Yine bil ve inan ki; hayat bağlanırsa Allah’tan gelmiş olan vahye; huzur, bir peripeyker edasıyla gelir konar insanlığın omzuna. Ruhun kimyası yenilenir; yetmişli yaşlar geri döner kırkına, otuzuna. Şefkatin ellerinden tutan şebnem gizlice yağar yüreklerin kuytusuna. Yalanların ve yanlışların pençesinde inleyen kavuşur özlediği doğrusuna!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi