Tophane'de "mahalleye baskı"

Tophane'de "mahalleye baskı"

Tophane'de yaşanan olayları referandum mücadelesinin uzatma dakikaları kapsamına almak istiyorlar. Oradan referandumun verdiği tartışmasız açık mesajı bulanıklaştırmak ve buradan ortaya çıkan açık demokratikleşme mesajını boşa çıkarabileceklerini umuyorlar. Daha olayın televizyonlara düştüğü dakikada verilen ilk tepkiler açıkça "olacağı buydu" dedirtmeye çalışıyordu. "İçki içiliyor gerekçesiyle" haberi verilen bir saldırı... Daha olayın o sıcaklığı içinde saldırının "resmi gerekçesini" kim açıklamış da haberciler bu gerekçeyi o hızda televizyonlara yansıtmış? Uzatma beklentisindeki bir ezberin devreye hızla girdiği çok açık.

Oysa referandum tamamlanmıştır. Bu saatten sonra uzatma hevesiyle sonucu değiştirecek bir vuruş imkânı da kalmamıştır. Anayasa değişikliği paketini oylamış olan Türkiye halkı yüzde 58 bir çoğunlukla Türkiye'nin rotasının dönülmez biçimde demokratikleşme ve hukuk devleti ilkesi olması kararını ve talimatını vermiştir.

Bunu bir yana kaydedelim.

Diğer yandan Tophane'de yaşanan süreci bugünkü dar zaman bağlamının ötesinde tarihsel bağlamında anlamaya çalışmak lazım. Olay basitçe bir içki tartışmasına indirgenemeyecek kadar karmaşık. Tophane son altmış yıl içinde İstanbul'da yaşanan kentsel gelişimde aslında çok tipik bir dalga boyunun etkisi altındadır. Ellili yıllardan sonra yaşanan göç dalgası bölgenin nüfus dokusunu bir hayli değiştirmiştir. Daha önceleri "karanlık sokakları" ile tarihi kent merkezlerine özgü bir "suç bölgesi" haline gelmiş olan bölge bu yeni gelen göç dalgalarının yerleşim stratejileriyle ve sabırla işlenerek bu suç ortamından arınmış ve tam bir aile muhiti haline gelmiştir. Klasik kentsel gelişim modellerine pek uymayan bu sürecin sonunda Tophane yetmişli ve seksenli yıllarda sadece hapçı ve kabadayı üreten bir ortamdan uzaklaşarak gençlerini okula ve daha kaliteli bir geleceğe hazırlayan bir aile ortamını ikame etti. Göç eden nüfusun ve semtin yoğun sosyalize doğası dolayısıyla toplumsal normların ve kontrolün ama aynı zamanda dayanışma ve başkalarına yönelik kaygının da görece kendini hissettirdiği sıcak bir mahalle ortamı...

Bu mahallenin şimdi kentleşmenin küresel bir trendle de ilgili olan başka bir dalgasına maruz kaldığını söyleyebiliriz. Tophanehaber.com sitesinin/editörü semtin başarılı gazetecisi Eyüp Güzel son olaylara dair görüşlerini anlatırken "Tophane'de mahalle baskısı yok, aksine mahalleye bir baskı var" derken büyük ihtimalle bu tarihsel trendi iliklerine kadar hissederek konuşuyor.

Tophane'nin hissettiği bu baskı, giderek kendi yaşam alanlarını dönüştüren ve başkalaştıran bir sürece karşı sergilenen bir tepki. Evlerin dip dibe olduğu ve belli belirsiz mahremiyet kodlarının iyi kötü işlediği semtin daracık sokaklarında mantar gibi biten apart konutlar ve ruhsatsız eğlence merkezleri semtin bu mahalle yapısıyla ciddi bir doku uyuşmazlığını ortaya çıkarıyor. İşin ilginci, Tophane hiçbir zaman bu tarz bir yaşam tarzına da uzak olmamıştır. Bütün aile ortamı ve mahalle yapısına rağmen içkili lokantaları veya eğlence ortamlarıyla da hep iç içe olmuş. Roman vatandaşların da bütün farklı yaşam tarzlarıyla aynı mahalle kültürüne renk kattığı bir yer.

Mahalleye baskı sadece Tophane'de yaşanan bir süreç değil, kentsel dönüşüm çerçevesinde Sulukule ve Ortaköy'de de benzer süreçler benzer arbede görüntüleriyle yaşandı.

Kentlerin tamamını birbirine, kentin değişik yerlerini birbirine benzetmeye heves eden garip bir kent söylemi var bunun altında. Her semti eskiden bî misl-u bahâ olan İstanbul'da Ahmet Hamdi Tanpınar'ın nefis tasviriyle eskiden bir semtinden bir semtine bir gezegenden başka bir gezegene gider gibi gidilebiliyordu. Her semtin ayrı, apayrı bir güzelliği vardı.

Oysa şimdi bırakınız semtleri kendi farklılığı ve güzellikleri içinde bırakmak kentleri de birbirine tıpatıp benzetmeye çalışan garip bir anlayış hâkim.

Konya'ya gidip orada İstanbul'u yaşamak isteği bu trendin emperyal bir fantezisi gibi. Konya'da girdiği her lokantada içki servisi almak istemek veya Konya'nın her semtinde İstanbul'un Nişantaşı'nda yaşayabildiği her şeyi yaşamayı istemek tipik mahalleye baskı sürecini işletmiş oluyor. Sonra Konya'ya varıp İzmir'i bulamayınca "Konya'da mahalle baskısı" diye ortalığı velveleye verenler oluyor. Neden İzmir'de Konya bulmaya kimse çalışmıyor da herkes tersini yapıyor? Veya Tophane neden bugünlerde Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir'inin ortasından çıkmış güzelliklerini İstiklal Caddesi'ne teslim etmeli?

Bu sorunun cevabını verdiğimizde Tophane'de olanları ve olacakları daha iyi anlayabiliriz sanırım.

Bu arada bütün bunları ne kadar anlasak da, bir kısmında bence çok güzel sanatların sergilendiği sanat galerilerine saldırıyı haklı göremeyiz. Bu saldırı esnasında bedeni veya ruhu yaralanan herkese geçmiş olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi