Şahitleriz
Bir tarih yazıldı, içinde iyiler de kötüler de, samimi olan da, dalkavuk olan da vardı. Dalkavuklar, bu tarih bir daha yazılmaz, yazana da erişilmez gözü ile bakarlar. Diğerleri, milletin topyekûn şekil değişimini vurgun, yangın, inanç sisteminin ortadan kalkması olarak görür. Bu tarihi yazan Mustafa Kemal’dir. Şahitleri ise etrafındakilerdir. Bundan şikâyetçi olan Falih Rıfkı’nın, “Etrafındakiler tabii ki bizler... Bütün hınçları, hücumları, kinleri, nefretleri bize doğru olacaktır. Hilafet kalktığı, şapka giyildiği, yazı değiştirildiği vakit Mustafa Kemal yine Mustafa Kemal’di. Biz ise dalkavuklar, müfsitler, zındıklar olarak lanetlerine uğrayacağız” demesi, gerçeğin kendi ağızlarından ifadesidir. Bir kişi düşünün ki beşerdir, insanlar içinde yaşar, günahı ve sevabı ile bir tarih yapar. Yazdığı tarihi etrafındakiler değerlendirir. Bu eşyanın tabiatındandır. Anlatanların yücelik vermesi ve olağanüstü göstermeleri dalkavukluktur. Şahit olanlar da, yaptıklarını okuyan, yazanlardır. Onların verdiği isimler de Kemalizm’dir. Sonradan bu ismin etrafında toplananlara da Kemalistler denmiştir. Bu ismi koyanlardan biri de Edirne mebusu Kemal Aykut’tur.
“Türk devrimini, son asrın değişikliklerini hazırlayan fikirlerini daha sonra gövdelenen rasyonel, sosyolojik, Marksizm, faşist rejim ve ideolojileri izaha kalkmak fazla bir iş olur. Kemalizm bunların üstünde, yalnız yaşamak dinini aşılayan, bütün prensiplerini ekonomik temeller üzerine kuran bir dindir. Kemalizm dinidir.”
Bu yeni dinin tanrısını Mustafa Kemal olarak ilan etmişlerdir. Yakup Kadri, “Bu dünyanın ikinci yaratılışı idi. Bundan dört sene evvel yüzünü gördüğü, sesini işittiği, yaratıcı aydınlığa ol demişti aydınlık oluyordu. Suya ol demişti su oluyordu... Yemiş veren ağaçlar usule gelsin demişti ve o tohum cinsinden türlü ağaçlar bitmişti” ifadeleriyle onu tanrılaştırmıştı. Milletin inandığı Allah’a ait vasıfları Mustafa Kemal’e izafe etmişlerdir. Bunu yaparken de, tevhid inancı olan İslâm’ı kötülemekten geri durmamışlardır. İslâm için;
“Türklerin atalar ruhunu zincire vuran, parıltılardan mahrum, hep ahirete bakan gözler.”
“Çöl hayatından mülhem olan dini kanunlar olarak görmüşlerdir.”
Allah’a nazire olarak yeni bir ilah ortaya çıkarmışlardır, en iyi ifadesini de Tekin Alp vermiştir:
“Türk kendisine yeni bir ruh, yeni bir ahlak, yeni bir tarih, Allah’ı tanrı diye andığı için diyebilirim ki yeni bir Allah yaratmıştır.”
Ömer Bedrettin bu ifadeyi perçinlemiştir.
“Bir güneş gibi yalnız,
sensin ulu tanrımız” diyerek Türk’ün yeni tanrısını ilan etmiştir. Kemalettin Kamu da bu dinin Kâbe’sini tayin etmiştir.
“Ne örümcek ne yosun
Ne mucize ne füsun,
Kâbe Arabın olsun
Çankaya bize yeter.”
Bazıları da, her tanrıya bir peygamber lazımdır. Bizim tanrımız hem Allah hem peygamber dercesine salavatlar düşmüşler.
“Ger dileriz bularız sıvk-u nevat
Atatürk’e Atatürk’e esselat esselat
Ger dileriz bulasız oddan necât
Mustafa Kemal’e esselat esselat.”
Behçet Kemal Çağlar da:
“Ol zubeyde Mastafa’nın annesi
Ol sedeften doğdu oldû danesi
Can gelip oldu Rıza’dan hamile
Vakt erişti heften eyyam ile.”
Bu dizileri, bu tanrıya izafesini, uğruna mevlit yazılmasını biz yazmadık. Mustafa Kemal’in arkadaşları yazdı. Sonra da Türklerin kütlüsü (tanrısı) oldu.
Bütün bunları da biz yazmadık. Kemalizmi din görenler yazdı. Şimdiki netice ortaya çıktı, her taşın altında, her hadisede Kemalizm gelir oldu.
Bir şey daha oldu. Değişen dünyanın yeni dinleri ortaya çıkınca, Kemalistler hop oturup hop kalkar oldu. Hadiseler, istedikleri tanrılarının işaret ettiği mecralar değişince de, topyekûn ayağa kalktılar. Düşünce bazını aşıp, hareket ve hakaretlerini artırdılar. Demokrasi ve laikliğin beynelmilel tarifini hazmedemediler. Dinimiz elden gidiyor, ilkeler ve ülkemiz yok oluyor hezeyanı ile hareket eder oldular.
Tabiatın değişmez kanunudur “insana dayanma ölür. Ağaca dayanma kurur.” Mustafa Kemal de insandı, öldü. Ölmeyiz diyenler de ölecektir.
Bu neticeyi biz yazmadık, biz istemedik, Kemalizmi kütlü (tanrı) görenler hazırladı. Biz sadece şahitleriyiz.