Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Neden olmasın?..

Neden olmasın?..

Başörtüsü ile ilgili sıkıntıların başlangıcı mutlaka çok eskidir. Ama kamuoyuna mal oluşu ve ciddi şekilde tartışma ortamına gelişi, daha çok 28 Şubat Süreci sonrasıdır...

İnançlarına göre giyinmeyi tercih eden ve bu arada yüksek tahsil yapma niyetinde olanlarla ilgili ilk engelleme girişimleri 60'lı yıllarda başlar. Ancak 1980 sonrası daha bir kararlılık arz eden başörtüsü/türban karşıtlığı; 1997'de, tabir caizse zirveye ulaşır.

Akl-ı selim sahibi hukukçuların ve konuyu bilen insanların hemen tamamı, başörtüsü ile ilgili yasağın hukuki temelleri olmadığını ve uygulamanın tamamen keyfi olduğunu, yıllardan beridir söyleyip durdular.

Konuya hukuk açısından yaklaşanların sözleri, güçlü oldukları için istediklerini yapabilme hakları olduğunu düşünenlere çarpıp hükümsüz hale geldi hep.

Yasağa doğrudan muhatap olanlar ve onların aileleri ise, neler olup bittiğini anlayabilmekten aciz bir şekilde, dua edip bekleme yolunu tercih ettiler.

Hukuksuz yasak, yine hukuksuz bir şekilde, bütün ülkeyi adeta esir aldı ve kolluk kuvvetleri, 'emir demiri keser' anlayışı içerisinde, kanunsuz olduğunu bile bile, yasağı uygulama yönündeki emirlere harfiyyen uydular.

Yasak, anayasa ya da kanun maddelerine değil, hazırlanan bir yönetmeliğe dayandırılıyor ve kimsenin doğru-dürüst görüp tedkik edemediği bu meşhur yönetmelik, okula başörtülü girmekte ısrar eden talebelerle alakalı disiplin hükümlerini amirken; doğrudan, okullara başörtülülerin alınmaması şeklinde uygulanıyordu.

Yasakla baş edebilmek ve bazen de yasağın arkasından dolaşabilmek için bulunulan kanun ya da anayasa değişikliği girişimlerinin hemen tamamı da, Anayasa Mahkemesi duvarından geri dönüp durdu hep.

Anayasa Mahkemesi, bir kesimin dünya görüşüne uymadığı anlaşılan başörtüsü yasağını sürdürebilmek için, var oluş gerekçesi olan anayasayı çiğnemekten bile imtina etmeden, yasakçıların işine yarayabilecek türde kararlara imza attı.

Kendisini kanun koyucu yerine koymaması gereken AYM'nin karar ve gerekçeleri, yasakçılar tarafından kanunmuş gibi uygulanmaya çalışıldı sürekli olarak.

Başörtüsü yasağı yoktur hatta serbestisi vardır diyenlere karşı kullanılan en vurucu argüman, AYM'nin bu konuda kararları var sözü oldu...

11 kişiden oluşan sözkonusu mahkemenin görev ve yetkileri hususunda yapılan açıklamalar ise, son merci olduğu için kararları kesin olan mahkemenin aldığı kararların gölgesinde kalmayı sürdürdü...

Yürütmenin başörtüsü ile ilgili yasağı istediği zaman durdurabileceği şeklindeki, başlangıçta bir kulaktan girip diğerinden çıkan sözler, şimdi şimdi makes bulmaya başlamış olmalı ki, YÖK nihayet beklenen adımı attı...

Varlığının tek gerekçesinin Milletimizin inançlarına karşı savaş vermek olduğunu düşünen birileri, bundan sonra da olacak ve başörtüsü hususunda bildiğini okumaya çalışacaktır, şüphesiz.

Ancak, bu marjinal çabalar da, mevcut hukuki sistemin sağladığı imkanlarla kısa sürede safdışı edilebilecektir.

Yüksek öğretim kurumlarındaki başörtüsü yasağı ile ilgili gelişmeyi, insanımızı sevindirmesine bakıp değerlendirmek yerine, kendileri için bir tür kayıp olarak değerlendiren kesimler, 'bunun burada kalmayacağını ve başörtüsü serbestisinin başka alanlara da kayacağını' dillendirmeye başladılar...

Neden olmasın?..

Memleketimizdeki hanımların yüzde 70'inin kullanmayı tercih ettiği başörtüsünün hayatın her alanında serbest olmasının sağlanmasından daha tabii ne olabilir ki!..

Birilerinin diğer insanlardan daha eşit oldukları hususundaki kanaatlerini değiştirmelerinin vakti geldi de geçiyor bile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi