Sosyal gündem...
Türkiye’nin bir müzmin gündemi var. Bir de sosyal gündemi. Müzmin gündem, siyasi olan ve olmayan diye ayrılabilir. Siyasi gündem, yeni anayasa, bölücü terör, faili meçhul cinayetler, darbeler ve Ergenekon davasıdır. Siyasi olmayan fakat çözümü siyasilere bağlı olan gündemse baş örtüsü dramı ve askerlik meselesidir. Bir de artık tahammülü mümkün olmayan bir AB yüz karası var.
Türkiye, şimdi müzmin gündemini temizlemeye çalışıyor. Anayasa değişikliğini yaptı, seçimlerden sonra yeni anayasa da gerçek olacaktır. 2012’ye sivil bir anayasa ile gireceğimizi ümit edebiliriz. Üniversite önlerindeki, kışla önlerindeki kadınların örtü meselesi ise çözüldü, çözülecek. Geniş halk kütleleri şiddetli bir irade beyanı halindeler. Hiçbir siyasi güç bunun önünde duramaz. Referandumda doğu ve güneydoğulu vatandaş tercihini Türkiye’den ve akl-ı selimden yana yapmıştır. Ankara’nın da diplomatik taarruza kalkmasıyla silahlı bölücü terör bir noktaya temerküz edilerek soyutlanıp zamanın akışı içinde bitirilecektir. Faili meçhuller keza tek tek ayıklanıyor, Ergenekon yargılanıyor. Darbeler tarihe gömülüyor. Askerlik problemi de üçlü düzenlemeyle halledilecektir. AB’de bıçak kemiğe dayandı. Yokuz dediğimizde peşimize düşeceklerinden emin olabilirsiniz.
Devlette, dağda, ülkede, bir temizlik harekâtı var. Giderek kurumlar yerine oturacak, lojman, VIP, makam arabası, sekreterya, yazlık-kamp, koruma saltanatı da bitecek.
Türkiye, pis ve vebalı gündemini temizliyor.
Ama... ama... ama... Bu temizliğin tutması, urun yeniden çoğalmaması, tehlikenin birkaç sene sonra yeniden uç vermemesi için sosyal gündemin kurtarılması lazım.
Çarşamba günü Bursa’da yaşanan şu dehşet verici felaket haberini okumuş olmalısınız:
74 yaşında bir dede, karşıdan karşıya geçerken bir banka arabası ona çarpar, yaşlı insan daha yerinden doğrulamadan bir otomobil bir kere daha çarpar ve adamcağız vefat eder. Polis, kazazedenin üzerini arar, cep telefonunu bulur. Telefon kayıtlarında ‘oğlum’ diye bir numara vardır. Çevirir, ismi verir ve sorar tanıyor musunuz? Karşıdaki ses evet der, babam. Polis insanlık gösterir, üzüleceğini zannederek babanız öldü demez, babanız ağır yaralı der.
Buraya kadar her şey normal.
Herkesin başına gelebilir.
Böyle bir haberi alan bir evlat nerede, nerdesiniz? diye adres sorar ve sür’atle babasına koşar. Anlattığımız hadisede ise maalesef öyle olmaz. Polis, aradığı şahsa babanız kaza geçirdi durumu ağır dediğinde öteki, işim var gelemem demiştir. Bu inanılmaz vak’a yurdumuzda yaşanıyor. Zaten babasıyla da birkaç yıldır konuşmuyormuş.
Türkiye’nin sosyal gündemi budur.
Bu olay gerçek gündemden bir kesittir.
Bütün gündemlerden beter ve ehemmiyetlidir.
Bir zamanlar enflasyon da müzmin gündemdi, bitirildi. Terör de diğerleri de bir gün bitirilir. Ne var ki bu çürümüşlük habercisi gündem, bugünden yarına bitirilemez. Buna hiçbir iktidar muktedir değildir. Çünkü bugünden yarına gelişmedi. Onun için düğmeye basılarak temizlenemez. Bir tarafında aile var, bir tarafında mahalle, bir tarafında mektep, bir tarafında medya.
Yazıya girerken saydığımız gündem çok, pek çok önemli. Fakat bu sosyal çürümüşlük yanında bütün dehşetine rağmen hiçbir şey.
Bu memlekette bir evlat, baban kaza geçirdi, durumu ağır haberini alınca gelemem şimdi işim var diyebiliyorsa asıl deprem de budur.
Bu bir kara haberdir.
Bu bir tehlike alarmıdır.
Manevi çöküntü nerelere kadar düşmüş.
28 Şubat darbesinin ekran müdavimi ilahiyatçı profesörlerinin bu çöküşte günahı büyüktür. Darbeler sadece iktidarları yıkmadı.
Darbeler bu milletin değerlerini yıktı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.