Türkiye İsrail’in OECD’sine katılıyor!
Türkiye’nin terörle mücadele yurtdışına asker göndermesi ve Kuzey Irak operasyonlarına dair “hükûmet tezkeresi”nin Meclis’te görüşüldüğü sırada, dış politikada gârip gelişmeler olmakta.
Referandum sürecinde söz verilen ve ardından bizzat Başbakan Erdoğan’ın ikrarıyla rafa kaldırılıp ötelenen “yeni anayasa” ve “başörtüsü yasağı” tartışmaları ortasında, bütün tumturaklı söylemlerin aksine İsrail’le işbirliği tam gaz sürmekte. AKP hükûmeti, İsrail’i bir defa daha ödüllendirmekte. Davos’taki “One minute” çıkışı ve özellikle dokuz vatandaşın katledildiği Mavi Marmara baskını akabinde yoğun iç gündemle perdelenen ve göz ardı edilen garâbetlerden biri de, İsrail’in Kudüs’te ısrar ettiği Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) toplantısına Türkiye’nin katılacak olması.
Bilindiği gibi, öncelikle başta Filistin olmak üzere İslâm dünyasının ve insan hakları alanında çalışan birçok sivil toplum kuruluşunun, İsrail’in Gazze’deki insan hak ve özgürlükleri ihlâllerini nazara verip itirazlarına rağmen, Müslüman bir ülke olan Türkiye İsrail’in OECD’ye girmesini onaylamıştı.
Gelinen noktada, İsrail askerlerinin uluslararası sularda el koyduğu ve yüzlerce vatandaşı tutuklanıp günlerce maddî ve psikolojik işkenceye tabi tutan İsrail’in bu gasbını “haydutluk” ve “korsanlık” olarak niteleyen Ankara, Telaviv’e bir “kıyak” daha yapmakta…
“KUDÜS, İSRAİL’İN BAŞKENTİ” İLÂNI
İç ve dış kamuoyu, “One minute”den ve bilhassa Mavi Marmara küstahlığından sonra İsrail’in hiçbir hak ve hukuk tanımayan ve en son Yahudi yerleşim birimlerini serbest bırakan işgal politikalarını, OECD’nin tek Müslüman üye ülkesi olan Türkiye’nin reddetmesi bekleniyordu.
Bunun içindir ki bölgenin tek nükleer silâha sahip İsrail’in OECD üyeliğindeki rolünün stratejik önemine Türkiye’nin açık tavrını göstermesi ve en azından “Filistin sorunu çözülene kadar “hayır” demesinin gerektiği uyarısı yapıldı.
Ne var ki AKP hükûmeti, bu fırsatı değerlendirmedi; bu husustaki ikazların hiçbirini nazara almadı. İsrail’i ikaz etmek ve gaddarâne zulmünden caydırmak bir yana, işgal, zulüm ve saldırıyı mükâfatlandırdı.
Telaviv’e şart koştuğu “saldırıdan dolayı özür dilemesi”, “maktullerin âilelerine tazminat ödenmesi” ve “BM komisyonunu kabul etmesi” şartlarından hiçbirini kabul etmemesine karşı, Kudüs’ün fiilen İsrail’in başkenti ilânı anlamına gelen, OECD toplantısının katılmasına karar verdi. Üstelik İsrail’in üstelik delik deşik ettiği Mavi Marmara gemisini ancak 73 gün sonra ancak iâde etmesinin peşinden…
Özetle AKP hükûmeti, “Kudüs’ün fiilen İsrail’in başkenti olarak tanınmasına yol açacağı” için OECD’de krize yol açan, hatta boykot edilen İsrail’in 20-22 Ekim tarihli konferansına katılacak.
Oysa OECD toplantısının Kudüs’te yapılmasının “Kudüs’ün İsrail’in başkenti anlamına geldiği” bir yorum değil, İsrail’in resmen iddiası.
“Bütün Filistinlilerin imhası”nı isteyen aşırı Siyonist İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın “Evimiz İsrail” partisinden olan İsrail Turizm Bakanı Stas Misezhnikov, açık açık, “Toplantı, plânlandığı gibi Kudüs’te gerçekleştirilecek. Bu konferans, başkentinin Kudüs olduğu resmî bir şeklide tanınan bir ülkeye sahip olduğumuz gerçeğini mühürlü bir onaylama ve maksatlı bir deklarasyon olacak” diyor.
AB, BM KARŞI, ANKARA KAYITSIZ!
Keza İsrail parlamentosu Knesset, BM’nin 1947 tarihli kararına rağmen 30 Temmuz 1980’de Kudüs’ü tek taraflı olarak başkenti ilan etmişti. “Kudüs Yasası” olarak bilinen bu “temel yasa”da, Kudüs’ün “bütün ve birleşik olarak” İsrail’in başkenti olduğunu belirtiliyor.
Halbuki Kudüs, Birleşmiş Milletler Paylaşım Plânı uyarınca “corpus separatum”, yani bölünmüş gövde statüsünde. Bu sebeble BM, İsrail’in kararı için “geçersizdir, kanunî bağlayıcılığı yok ve vakit kaybetmeden iptal edilmesi gerekmektedir” diyor.
Budandır ki BM, bütün üye devletlere İsrail’e yaptırım uygulamak amacıyla Kudüs’teki büyükelçiliklerini çekmelerini talep ediyor. Bu sebeple bugün Kudüs’te hemen hiçbir ülkenin büyükelçiliği yok.
Yine bundandır ki başta İngiltere ve İspanya olmak üzere bazı AB ve Batılı ülkeler toplantıya katılmıyor, çoğu Latin Amerika ülkelerinin sırf “Kudüs’ün İsrail’in başkenti” anlamına geldiği için delege göndermeme kararı alıp itirazla boykot ediyorlar.
Bu açıdan ilk defa Paris’in dışında yapılacak olan Kudüs’teki İsrail toplantısına Ankara’nın itirazsız iştiraki, dikkat çekici.
OECD Sekreteryası bile duruma müdahil olup en azından toplantının Kudüs’ün Batı yakasında yapıldığı konusunda güvence isterken; ve Doğu Kudüs’e geçmedikçe toplantının Kudüs’te yapılması İsrail’in başkenti olma statüsünün tanınması anlamına geldiğini yazılı bir açıklamayla ikaz edip toplantının iptalini gündeme getirirken, Ankara’nın bu hususa kayıtsız kalışı ibret verici…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.