Türban sorunu

Türban sorunu

Türban yasağı, yakın dönemin en gudubet meselelerinden biridir. Ne hukukla, ne demokrasiyle, ne laiklikle uzak yakın bir alakası yoktur. Hukuk cinayetidir. Demokrasi ayıbıdır. Hangi açıdan ele alınırsa alınsın, Türkiye için yüz karası olmuştur. Gelecekte, bu ayıbı hiç kimse hatırlamak bile istemeyecektir.
Devlet bir yandan “Haydi Kızlar Okula” kampanyaları düzenlerken, bir yandan da onur kırıcı bir şekilde üniversitelerde okumak isteyen kız öğrencileri kapı dışarı etmiştir. Başını açarak okuyanlar da, okumayanlar da yıkılmışlar; ciddi depresif rahatsızlıklar yaşamışlardır. Mağduriyetlerin haddi hesabı yoktur, hayal kırıklıklarının da… Anlatılacak gibi değildir.
Özgürlüklerin öne çıktığı bu tarih aralığında, Türkiye gibi Müslüman bir ülkede bu yasağın görülmesi, şaşılacak bir şeydir doğrusu; faşizan eğilimlerin tezahürü değilse nedir! Lafın yeri geldi şimdi; böylesi bir zulüm Moskof mezalimi zamanında bile görülmüş değildir. Üstelik böyle anlaşılmaz bir yasağın dünyada örneği de gösterilemez.
Türkiye nasıl bir travma yaşamıştır ve nasıl bir akıl tutulmasıyla karşılaşmıştır ki, böylesine bir savrulmayla karşı karşıya kalmıştır, hayret ki hayret!
Türkiye’nin bu ayıptan kurtulmasının vakti gelmiş geçmektedir. Hangi mülahaza ve kaygılarla olursa olsun, meselenin çözümü artık daha fazla ötelenemez. Hazır toplumsal mutabakat ortamına yaklaşılmışken, bu fırsat heba edilirse, yazık olur, üstelik kimse altından kalkamaz.
Öncelikle bütün çelişkilerine ve samimiyetsiz görüntülerine rağmen, bu yumuşama ortamının CHP sayesinde sağlandığını kabul etmek gerekmektedir. Bugüne kadar sorunun müsebbibiydiler. Yasakçı zihniyet kendilerinden cesaret alıyordu. Hatta yasakçı zihniyetin ta kendisiydiler. Şimdi hangi düşünce ile olduğunu bilmesek de, faşizan zihniyet çekincelerini kaldırmış görünüyor.
CHP’nin rezervini kaldırması ile birlikte türban yasağından ve asrın ayıbından kurtulmak için en geniş toplumsal mutabakat sağlanmıştır. Bir anda nasıl oldu, bilmiyorum, ama kesinlikle iyi oldu; belli ki artık suların yokuş yukarı akıtılamayacağı görüldü.
Hükümet, “Efendim hiçbir şey yapmaya gerek yok, türban yasağı YÖK Başkanı’nın açıklamaları ile zaten çözüldü” kolaycılığına meyletmemelidir. Açık söylemek gerekirse, bunun su üzerine yazı yazmaktan hiçbir farkı yoktur.
Türban zaten suç değildi(r). Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir suç yoktur. Bizdeki yasak, konjonktürel bir suç oluşundan kaynaklanmıştır. Ne ki, gelinen noktada Anayasa Mahkemesi’nin kararları vardır, türban yasağını kaldırma teşebbüsleri parti kapatma nedeni sayılmıştır. Bu konuda toplumsal mutabakata rağmen yasal bir düzenleme yapılmazsa, YÖK Başkanı’nın bir beyanı ile serbest olan türban, yarın bir başka YÖK Başkanının beyanı ile yeniden yasak olabilir. Kaldı ki, şu anda bile, yürekli rektörler çıkarsa, türban için yine disiplin cezası verir, kimse de bir şey diyemez. Çünkü YÖK Başkanı’nın açıklamaları, “Siz kolluk kuvveti değilsiniz. Tutanak tutup disiplin kurulunu işletmelisiniz” şeklindedir. Bugüne kadar süregelen uygulama, anlayış ve içtihatlar ise ne yazık ki, türban yasağına fazlasıyla teşnedir.
Bu durumda, “biz bir beyanla işi çözdük” yaklaşımı, ilerisi için güven veriyor dersek yalan olur. Üstelik bu çözüm bir kazanım da sağlamış değildir.
Gerekirse CHP bundan nemalanmalıdır. Düşünsenize yakın dönemin en büyük kamburundan kurtulmuş olacağız. Bu az uz bir kazanım mıdır? Bu güne kadar yasağın vebalini yüklenen CHP, çözüm için inisiyatif kullandığında, elbette nemalanacaktır da. Ne pahasına olursa olsun bu konsensüs ıskalanmamalıdır. Daha önce türban verildi, parti kurtarıldı. Hiç temenni edilmez ama gerekirse bu konuda parti verilir, türban kurtarılır, o kadar önemlidir yani. Kaldı ki şu anda türban için risk üstlenme gibi bir durum da söz konusu değildir. Bu konunun bir riski varsa, tamamen CHP’nin yüklenmesi kaçınılmazdır. Çünkü bunu referandum sürecinde, meydanlara taşıyıp siyaset konusu dahi yapmışlardır.
Türban yasağının kaldırılması konusunda güçlü yasal düzenlemeler yapmak için vakit vardır. Gerekirse Meclis işini gücünü bırakmalıdır. Zira bundan daha önemli bir iş yoktur/olamaz.
Bu yasağın elbirliği ile kalkması, Türk demokrasisine çağ atlatacaktır. Hatta o kadar ki, “Referandumla yapılan anayasa değişikliği mi, Türk demokrasisi için daha iyi ve anlamlıdır, yoksa türban yasağının kaldırılması mı?” dense, bana göre türban yasağının kaldırılması daha önemlidir. Türbanın simgesel değeri vardır. Türk demokrasisi al görmüş boğa alerjisinden kurtulmuş olacaktır.
Siyaset temel haklar için yapılmayacaksa, ne için yapılacaktır? En temel insan hakları için bedel ödenmeyecekse ne için ödenecektir?
Bu süreçte CHP’nin zikzaklarına takılıp kısır siyaset yapmak yerine, bu noktaya gelebildiklerine odaklanıp onları da cesaretlendirmek daha yerinde bir yaklaşım olacaktır. Malum, ağır vasıtalar manevra yapmadan bir hamlede yanaşamazlar. CHP’nin özgürlükler limanına yanaşırken, manevra yapması normaldir; başka türlü bu limana demir atmak mümkün olamaz.
Bu defa sorunu çözün, türbanı değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi