Askerlik süresi, çağdaşlıkla orantılı
Bizim rahmetli Koca Dayı, askere alınma zamanı geldiğinde evden bir çıkmış, gidiş o gidiş. Ne izin alıp gelebilmiş, ne de onu ziyarete giden biri olmuş.
Her fırsatta anlatırdı; üç yıl sonra döndüğünde, tek ayakkabı varmış ayağında.
Diğer tekini trenden iniş sırasında kalabalık yüzünden kaybetmiş ve bir daha bulamamış.
* * *
Onun babası, benim hiç görmediğim rahmetli Ali Dedemiz, daha uzun askerlik yapmış.
Üstelik cephede.
Savaş zamanı, çarpışma arasında fırsat bulunca dua eder ve şöyle dermiş:
"Nasip olur da birçok arkadaşım gibi şehit düşersem, ne âlâ... Şayet köye dönebilirsem, sevdiğim kızla evlenmek nasip olursa, and olsun, ilk gece sabaha kadar namaz kılacağım."
Dediği gibi de yapmış.
Güneş doğana kadar devam etmiş namazına.
Gelin hanım, bizim Koca Nine, telli duvaklı öylece beklemiş.
* * *
Yıllar geçtikçe, askerlik süresi kısalıyor.
Modernleşme sadece iletişim araçlarında, tıp alanında, ulaşım araçlarında olmuyor elbet.
Silahların da şekli değişiyor, etkisi artıyor, dolayısıyla askerliğin yöntemi farklılaşıyor.
Asker sayısının önemi azalıyor zamanla.
Kılıçla veya tüfekle yapılan cephe savaşları sırasında, kelle sayısı son derece önemliydi.
Yüz bin kişilik düşman ordusu karşısına üç bin kişilik kuvvetle çıkmak istemezsiniz.
* * *
Şimdiyse uçaklar ve güçlü bombalar geçerli.
Bir düğmeye basmakla, milyonlarca insanı bir anda yok edebiliyorlar.
Ama biz hâlâ böyle bir gelişme olmamış gibi davranmaya meylediyoruz.
Sanki hâlâ eski zamanlardayız.
Hâlâ kılıç değilse bile topla tüfekle cephe savaşı yapma durumundayız sanki.
* * *
"Tek tip askerlik" diye ortaya laf atmanın anlamı budur.
Herkesin daha uzun süre askerlik yapmasını istemek de aynı anlama gelir.
800 bin kişilik ordu olacağına, sayı iki katına çıkarılsa, emin olun ki askerler memnuniyet duyacaktır.
İşin doğası bunu gerektirir.
800 bin kişi değil, 8 milyon kişilik ordu olsa, vallahi tadından yenmez.
Bir de nüfusun tamamının devamlı asker olduğunu düşünün... Al sana ravak.
* * *
Soğuk savaş döneminde bir SSCB yöneticisi, Türkiye'yi anlamakta zorlandığını belirterek şöyle söylüyordu: "Türkiye bu kadar askeri Yunanistan için besliyorsa, çok fazla. O kadar asker bizim içinse, o zaman da çok çok az."
Yeri gelmişken hatırlatalım, soğuk savaş dönemi de geride kaldı.
* * *
Tek tip askerlikle ilgili açıklamalar yapan yetkililerin sözleri çok şükür ki tek tip değil.
Her gün farklı bir yetkiliden, farklı bir beyan işitiyoruz.
Bu arada, bedelli askerlik isteyenleri de çok e-mail gönderdikleri için kınıyorum.
Günde bin beş yüz mesaj göndermekle bir yere varamayacaklarını belirtmek isterim.
Belki o kadar fazla mesajı görünce sinirleneceğimi ve bedelli askerliğe karşı çıkacağımı düşünen de var.
* * *
Fakat merak etmesinler, bu konuda fikrim değişmez.
Sinirlenmek kaçınılmaz da olsa, bendeniz asker sayısının azaltılmasından yanayım.
Ve kısa süre temel eğitim aldıktan sonra ödenecek on bin lira gibi bir bedelin, aylarca askerlik yapmaktan ülkeye daha çok fayda sağlayacağını düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.