Ahmet Varol

Ahmet Varol

Gabi Eşek-Nazi ve Gabi Abbas

Gabi Eşek-Nazi ve Gabi Abbas

Siyonist işgal devletinin artık defteri dürülen Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkenazi olarak anılıyor. Fakat başlıkta yazdığım ismin daha isabetli olduğunu düşünüyorum. Gabi kelimesinin İbranice farklı anlamı olsa da Arapçada aptal anlamına gelir. Adamın evsafının da kelimenin Arapça anlamına çok daha uygun olduğu sergilediği tutumdan anlaşılıyor. Batı kökenli yahudiler için kullanılan Eşkenazi adının bu adama uygun olmadığı için soyadının da Eşek-Nazi şeklinde düzeltilmesi isabetli olacaktır.
Gabi isimlendirmesi Arapça anlamıyla, 9 Ocak 2009 tarihinden beri Filistin Anayasasına aykırı ve korsan bir şekilde Filistin Özerk Yönetimi Başkanlığı koltuğunu işgal ettiği gibi aynı zamanda kontrolüne verilen bölgelerde işgalci askerleri aratmayacak şekilde terör estirmeye devam eden Abbas’a da çok uyuyor.
Gabi Eşek-Nazi, işgalci siyonistlerin Mavi Marmara katliamını soruşturma iddiasıyla oluşturdukları göstermelik komisyona verdiği son ifadesinde saçma iddialarını tekrar etti. Sadece bu saçmalıklar bile onun ne derece gabi ve aynı zamanda Nazi zihniyetinde biri olduğunu gösteriyor. Bizim onun saçmalıklarına karşı yaşanan gerçekleri yeniden gözler önüne sermemize ihtiyaç yok. BM Raporu her şeyi ortaya koydu. Şunu çok kesin bir dille söylüyorum ki Mavi Marmara gemisi tamamen batırılsaydı ve içindeki çocuklar, yaşlılar, kadınlar dâhil tüm yolcular öldürülseydi o yine; “Sadece öldürülmesi gerekenler öldürüldü, zarar verilmemesi gereken bir tek kişiye bile zarar verilmemiştir!” diyecekti. Adamlar kafesteki kuşu bile kafasına kurşun sıkarak katlettiler. Yolcular içinde, saldırıdan zarar görmeyen bir tek kişi kalmadı. Adam hâlâ “zarar verilmemesi gereken kimseye zarar verilmemiştir” diyebiliyorsa artık ona “bu gabiyle uğraşmaya vaktimiz yok; biz yolumuza devam edelim” demekten başka ne söyleyebiliriz.
Gabi Eşek-Nazi’yi geçin de şu gabi Abbas’ın yaptıklarına bakın;
Filistin’de iç ihtilafın halli ve ittifak sağlanması için uzun süreden beri çaba harcanıyor. Ne zaman çözümün kıyısına gelinse Abbas yeni bir sorun çıkarıp sonuca varılmasını engelliyor. Bundan önce Yemen’de Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in gözetiminde bir ittifak sağlanmıştı. Abbas “bu bana sorulmadan imzalanmış bir anlaşmadır, dolayısıyla hiçbir geçerliliği yoktur” diyerek iptal etti. Böylece bütün emekler havaya uçtu.
Son olarak Şam’a giden Fetih heyetiyle yapılan ön görüşmede 20 Ekim 2010’da Şam’da uzlaşma görüşmelerinin başlatılması kararlaştırılmıştı. Fakat tam görüşmelerin başlatılmasına iki gün kala Abbas, Sirte’de yapılan Arap Birliği Zirvesi’nde Suriye temsilcileriyle arasında vuku bulan tartışmayı bahane ederek uzlaşma görüşmelerinin Şam’dan Beyrut’a alınmasını istedi. Hamas da her şey yolunda giderken ve tam yumurtanın uca geldiği sırada kümesin değiştirilmesi dayatmasına itiraz etti. Abbas’ın asıl maksadı da işi yine yokuşa sürmekti. Çünkü Fetih heyetinin ön görüşme için Şam’a gittiği ve uzlaşma görüşmelerinin bu şehirde yapılmasının kesinleştirildiği sırada 9 Ekim 2010 tarihli Sirte Zirvesi yapılmış, dolayısıyla Suriye ile Abbas arasında sorun oluşturan tartışma vuku bulmuştu.
Üstelik yer sorunu çözülse iş bitmiyor. Bu kez Hamas’ı Mısır vesikasını imzalamaya zorlayacağını açıkça dile getirdi. Sonra güvenlik düzenlemesiyle ilgili ihtilaflarda katı tutum sergileyerek Gazze’de güvenlik mekanizmasının tamamen kendi elemanlarına verilmesi için dayatma yapmak istiyor. Böyle bir şeyin kabul edilmesinden nasıl bir sonuç çıkacağını tahmin etmek için bugün Batı Yaka’da yaşananlara bakmak yeterlidir. Abbas milisleri bölgede işgal devletinin öncü güçleri gibi çalışıyor, sürekli direniş mensuplarını tutukluyor, evlerine baskınlar düzenliyor, tutukladıklarına vahşi işkenceler yapıyorlar.
İşgalciler karşısında sürekli geri adım atan; “İsrail’in yahudiliği kendi iç meselesidir; bizi ilgilendirmez” diyen, iki devletli çözüm hatırına Filistin’in tarihi taleplerinden vazgeçebileceklerini söyleyen, Kudüs’te ve Batı Yaka’da yahudileştirme faaliyetlerine karşı ses çıkarmayan, masadan çekilebileceğini bile söyleme cesareti gösteremeyen Abbas sıra Filistin uzlaşmasına gelince hemen dişlerini gösteriyor.
Bu iki gabi aynı zamanda bölgenin iki korsanı şeklinde tam bir işbirliği içinde iki kafadar olarak terör estiriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi