Hani o vicdan dedikleri yerden gelen ses
Rahmetli Turgut Özal'ın ölümü üzerinden 17 yıl, ANAP Kongresi sırasında düzenlenen silahlı saldırının üzerinden ise 22 yıl geçti.
Bu geçen zaman içinde, çekingen bir tavırla, adeta alçak sesle dile getirilen ihtimaller, ancak yeni yeni ciddi bir şekilde konuşulabiliyor.
Şüpheler dile getiriliyor, araştırma soruşturma başlatılabiliyor.
Vakit geçirmeden, sıcağı sıcağına yapılması gereken işlerin, uzun yılların ardından ele alınması sizce de garip değil mi?
*
Hemen ertesi gün değil ama bu olaylar hiç değilse bir-iki yıl içinde aydınlatılsaydı, önündeki ardındaki kişiler ve sebepleri gün yüzüne çıkmış olsaydı, bugün Türkiye nasıl bir ülke olurdu?
Sıradan birinden söz etmiyoruz.
Kongredeki suikast teşebbüsü sırasında Turgut Özal Başbakan, vefat ettiğinde ise Cumhurbaşkanı idi.
Buna rağmen bir iki şüphenin dile getirilmesinden başka ilerleme kaydedilmiş değil.
*
Hâlâ, Çankaya Köşkü'nde tam donanımlı cankurtaran minibüsü ve doktor var mıydı yok muydu, onu tartışıyor taraflar.
Kucakta mı taşındı, sedyede mi taşındı, açıklığa kavuşmuyor.
Hastaneye dolaştırılarak mı götürüldü, kestirme yoldan doğrudan mı, rivayet muhtelif.
Alınan kan örneği nasıl yok oldu, mantıklı bir açıklaması yok.
*
O gün Çankaya'da cankurtaran yok idiyse, Köşk'te ve hastane kapısında taşıyacak sedye dahi bulunamadıysa, Özal hastaneye götürülürken yolda gelin arabası gibi dolaştırıldıysa ve kan örneği kasıtlı yok edildiyse, bunların her birinin sorumluları kimlerdi ve şimdi o kişiler nerede?
*
Karmaşık gibi görünüyor ama çok basit sorular bunlar.
Emin olun, cevapları da gayet basittir.
Şunun sorumlusu filancaydı, bunun sorumlusu falanca; o gün şuradaydı, şöyle olmuştu... Bitti.
Ama biz çözmemeye niyetlendiysek, karmaşık hale getirmeye kararlıysak, üstünden çok yıl geçti öyle de olabilir, böyle de olabilir türünden cevaplarla oyalanmayı taktik zannediyorsak, bir yirmi yıl daha havanda su dövmeye devam ederiz.
Fakat yeterince su dövüldü. Artık çözülse gerektir.
*
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının helikopter kazası ile ilgili tereddütlerin dile getirilmesi için yirmi yıl beklenmedi.
Bu dikkate değer bir husus.
*
Yayınlanan haritalar...
Kazadan sonra yapılan arama yöntemindeki tuhaflıklar, çarpıtıcı açıklamalar...
Telefon kayıtlarıyla, yer belirlemeye yarayan cihaz vardı yoktu tartışması...
Kanda bulunan karbonmonoksit miktarının yüksek çıkması...
Meclis Araştırma Komisyonu tarafından ulaşılan bilgiler ve diğer değerlendirmeler...
Hepsi birleştirilecek ve inşallah yakın zamanda Muhsin Bey ve arkadaşlarının hayatını kaybettiği kaza da, Turgut Bey'in ölümü de açıklığa kavuşacak.
İhmaller ve kasıtlar ne boyuttaysa birer birer ortaya çıkacak.
*
Son zamanlarda yavaş yavaş da olsa bu gelişmeler yaşanırken, bana garip gelen nedir biliyor musunuz?
Bu olaylarda ihmal ve kastı bulunanlar, şimdi neredeler, ne yapıyorlar, bu gelişmeleri nasıl takip ediyorlardır, işte orasını çok merak ediyorum.
Ve gerçekten suçlular varsa aramızda, içlerinden gelen seslerle nasıl başa çıkabiliyorlar?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.