Türkiye-Suriye-Irak nasıl birleşir?
Zirve Üniversitesi’nin davetlisi olarak Gaziantep’teyim. 2009 yılında kurulan bir vakıf üniversitesinin bu kadar kısa zamanda böylesine mesafe alması cidden şaşırtıcı.
200’ün üzerinde akademik personel ve 1500 öğrenci. Akademik kadronun önemli bir bölümü yurtdışında eğitim görmüş isimlerden oluşuyor. Keza farklı ülkelerden gelen 80 yabancı öğrenci burada eğitim görüyor. Bunlardan 25’i Suriyeli.
Bu rakamları size bir üniversiteyi tanıtmak için aktarmıyorum. Gaziantep’te kurulan bir üniversitenin, Türkiye’nin vizyonuyla ve dış politikadaki dinamikleriyle böyle bir uyum yakalaması gerçekten heyecan verici.
Rektör Prof. Dr. Adnan Kısa, İdari Bilimlerin Dekanı Prof. Dr. Fevzi Akıncı ve Doç. Dr. Gökhan Bacık’la uzun uzun sohbet ettik. Şöyle ifade edebilirim. Eğer gerçekten bulunduğu coğrafyada etkin role sahip bir Türkiye’den söz edeceksek, bunun sahici ve kalıcı hale gelmesi, ancak bu tür yapılarla mümkün.
***
Üniversite bünyesinde kurulan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSAM) ve yine aynı paralelde çalışmalar yürüten Gaziantep Dış Politika Konseyi, peşpeşe analizler ve raporlar üretmeye başlamış bile.
OSAM direktörü Gökhan Bacık, uzun yıllardır yurt içinde ve dışında pekçok çalışmaya imza atmış değerli bir akademisyen. İddia ediyorum; bu merkezin ortaya koyduğu vizyon böyle ürün vermeye devam ederse, kesinlikle Türkiye’nin dış politikasında karar vericilerin başvuracağı ciddi adreslerden birisi olacaktır.
Burada dikkatimi çeken bir nokta var ve galiba G.Antep’le ilgili olan herkesin bunu gözden geçirmesi gerekiyor. Bu şehirde birisi devlet, ikisi vakıf olmak üzere üç üniversite var. Ama şehrin bunlara ilgisi çok zayıf. Oysa Türkiye’nin yeni dönemdeki rolü ve bölgesel gücünün doğrudan beslediği ve etkilediği şehirlerin başında G.Antep geliyor.
Suriye ile sınırlar adeta kalkmış durumda, müthiş bir ticari hareketlilik var. Ancak bunun bir gelecek vizyonuna kavuşması için, bu şehirdeki karar vericilerin üniversiteye daha aktif destek vermesi ve dolayısıyla da zihinsel anlamda ondan beslenmesi gerekiyor. Bu ilişkide ciddi bir kopukluk var ve mutlaka giderilmesi gerekiyor.
***
OSAM’ın davetlisi olarak Kuzey Irak merkezli bir konuşma yaptım. Öğrencilerin ilgisi bir hayli yüksekti. Üstelik sadece dinlemekten ibaret bir katılım da değildi.
Onlarla Türkiye’nin Irak politikasını, yapılan yanlışları, sürekli sert güç unsurlarının kullanılmasını, ortak değerler ve gelecek kurgusu üzerinden politika üretilmemesini konuştuk.
Her zaman olduğu gibi, tek çözümün bu coğrafyada en başta Türkiye-Suriye-Kuzey Irak merkezli olmak üzere bir entegrasyon olduğunu anlattım. Dinleyicilerin tepkileri şaşırtıcı düzeyde sahici ve derinlikliydi. Kaygılarını, umutlarını, düşüncelerini özgüvenle ifade ettiler.
Türkiye, sıkça iç politikanın kıskacına giriyor ve önünü göremez hale geliyor. Oysa önünde kendisiyle bütünleşmek, en azından yakınlaşmak için çırpınan geniş bir coğrafya var.
Yazının başlığını sizleri kışkırtmak ya da dikkat çekmek için atmadım. Boşverin anlamsız çekişmeleri. Türkiye’nin nereye gittiğini ve coğrafyanın ondan neler beklediğini görmek istiyorsanız, biraz sınırların ötesine bakın. Bizi çağıran ortak bir kader var. Bundan kaçmak yerine birlikte neler yapabilirize kafa yormak herhalde daha akıllıca olur.
Zirve Üniversitesi’nden notlarım şimdilik bu kadar. Seyahatimin başından sonuna kadar benimle ilgilenen Burcu Kaleoğlu’na teşekkür ederek noktalayalım.