Hac, İslâm’ın beş temel esasından biridir
Muhterem okuyucu! Bu bilgilerden sonra "Ya Rabbi! Ben Senin Rızan İçin HACC Yapmak İstiyorum." İsimli eserimden bahsetmek istiyorum. Bu kitap, sadece bir HACC rehberidir.
Israrla tavsiye ettiğimiz bu eserimizi "TEREKE YAYINCILIK, 0532 610 33 49" adresinden temin edebilirsiniz.
Hac, İslâm'ın rukünlarından yani beş temel esasından birisidir. İslâm'ın rukünlarının tamamlanması ve kemale ermesi hac ile olmuştur. Çünkü Veda haccında, Cuma günü ikindiden sonra Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz Arafat meydanında devesinin üzerindeyken:
"... İşte bugün size dininizi ikmal ettim, kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim, razı oldum..."32 âyet-i kerimesi nazil olmuştur. Bu sebeple kişi farz haccını yapmadıkça, dinini kemale erdirmiş olamaz. Hac, ne büyük ibadettir ki, eda edilmezse din kemâlini kaybediyor.
Hac, dinen belli bir zamanda Mekke-i Mükerreme'de bulunan Kâbe, Arafat, Müzdelife ve Mina gibi kutsal mekânlarda, mübarek yerlerde ve milyonlarca Müslümanla birlikte, hem mal hem de bedenle yapılan ve aynı zamanda birçok zorluklara katlanmayı gerektiren ve farz olarak ömürde bir defa yerine getirilen bir ibadettir. Asr-ı saadetten günümüze kadar her ülkeden Müslümanlar, her türlü meşakkati göze alıp kutsal topraklara gelerek hac ibadetlerini sabırla, aşk ve şevkle ifa etmişlerdir.
Hac anlatılamaz, târif edilemez, yaşanır. Kısaca şu kadarını söyleyelim ki: Kefen misali giyilen ihrâmlarla dünya malının, mülk ve servetinin geçici olduğunu telkin eden, âhiretteki mahşeri hatırlatan, aynı kıyafet içinde zengin-fakir, şehirli-köylü ayırımını ortadan kaldıran, "ben"liği yıkıp "biz"i öne çıkaran, helal olan bazı şeylerin ihrâma girdikten sonra haram kılındığı ve böylece nefis terbiyesi, irade ve sabır eğitiminin yapıldığı, ALLAH Teâlâ'ya açılan ellerin boş çevrilmediği, dînî duyguların, ihlas ve samimiyetin doruk noktaya çıktığı bir ibadettir.
Hac, bir Müslümanın ruh ve şahsiyetinde önemli değişim ve gelişmeler meydana getiren ve dünya hayatında yaşayabileceği en saadetli, en hoş, en mutlu bir hâdisedir. Maddi ve manevi hayatını gözden geçirmek, günahlardan arınmak için çok büyük, çok önemli bir fırsattır. Tüm dünyevî kayıtları ve kaygıları bir kenara bırakıp her şeyi arkasına atarak kefen misali bir giysi içerisinde Yüce Rabbimizin huzurunda olmanın zevkine erebilmektir. Cenab-ı Hakka ve O'nun gösterdiği dosdoğru yola yönelmektir, manevî hayatın azığı takvayı kuşanmaktır.
İşte bu manevi iklimi yaşayabilmek için hacca ayrılan zaman dilimini çok iyi değerlendirmek gerekir. Bu nedenle, daha işin başında iken kendimizi, niyetimizi ve kalbimizi başka işlerle meşgul etmeden "sadece hac ve ibadet yapma" niyet ve arzusuyla hazırlamamız önem arz etmektedir. Sadece ve sadece hac ibadetine yoğunlaşmalıyız.
Hac, tek başına ifası çok güç bir ibadettir. Ayrıca haccın ifası sırasında yapılabilecek bir hata veya yanılgı, hacı adaylarının maddî ve manevî açıdan mağdur olmalarına sebep olmaktadır. Bu sebeple hac, bilgi ve rehberliğe dayalı, devamlı dikkat, takip ve kontrol isteyen bir ibadettir.
Fakat ne yazık ki, hacca giden Müslümanlar, genellikle hacla ilgili bilgilere oldukça yabancı kalmakta, bu önemli ibadeti yerine getirme fırsatını bulduklarında pek çoğu, yeterli temel bilgilere sahip olmadıklarından, kısa bir sürede konuya ilişkin bilgileri kâfi derecede öğrenme imkânını bulamamaktadır. Halbuki bütün ibadetler gibi, Haccın da ALLAH Teâlâ katında makbûl ve sevabının daha çok olması için, usûlüne uygun olarak Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yaptığı ve öğrettiği şekilde, eksiksiz yapılması gerekir.
Çünkü Hac, turistik bir gezi olmayıp bir ibadettir. Her bir ibadetin ise kendisine mahsus bazı özellikleri ve hikmetleri olup, bunların bilinerek yapılması o ibadetleri daha da anlamlı kılar. Özellikle, neredeyse tamamı sembolik eylemlerden oluşan haccın, tarihî, ahlâkî ve kültürel boyutlarının bilinmesi, hikmetlerinin ortaya konulması, haccın ruhunun yakalanabilmesi açısından çok önem arz etmektedir.
Bu sebeple bu kadar maddî-manevî birçok zorluklara katlanarak hacca giden bir Müslümanın, haccını noksansız eda edip "mebrûr yani ALLAH Teâlâ katında makbûl, kabul olunmuş bir hac" yapabilmesi ve ALLAH Teâlâ katında en yüksek ecri kazanabilmesi için bu kutsal ibadetin nasıl yapılacağını, hac esnasında nelere dikkat etmesi gerektiğini, hangi fiil ve davranışların suç sayıldığını, kısaca erkânından adabına kadar, bu ibadetle ilgili hükümleri, kendisine yetecek kadar iyi bir şekilde öğrenmesi gerekir. Farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini ve pratiğini bilmeden, uydum kalabalığa şeklinde "mebrûr bir hac" yapmak mümkün değildir. Ayrıca her türlü külfete ve maddî fedakârlığa katlanarak bu yolculuğu tamamlayan ve yurduna dönen bir kimse, bazen hacı olmadan da dönebilmektedir. Çünkü bilemediği için haccını ya eksik, ya da hatalı yapmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.