Bahtın açık olsun şans!
Bizim gazetenin 10 Kasım târihli “İstanbul” ekinde yayınlanan haberi okudunuz mu bilmiyorum. “Reis” adlı Kangal cinsi sokak köpeğinin meçhûl bir yurddaşımız tarafından Büyükçekmece’de demir çubukla dövülerek öldürüşünü anlatıyordu. Zararsız bir hayvana revâ görülen tam “insanca” bir davranış.
Daha birkaç hafta önce Urfa ve Konya’da aynı gün genç “erkekler”in yine tam “insanca” eziyet etdikleri köpeklerin hikâyesi ve birkaç gün evvel ise İzmir’de başka bir genç “erkeğin”, ayağına takılan zavallı bir kediyi, “insanlık” göstererek başını ezmek sûretiyle katletmesi hâdiselerine muttalî olmuşduk. Demek ki “insâniyet” ilâmâşallah cennet vatanımızın dört bir bucağında bütün şiddetiyle hüküm sürmeğe devâm ediyor.
Konfüçyus bir ülke insanlarının medeniyet seviyelerini anlamak için dinledikleri müziğe kulak vermenin yeterli olduğunu söyler. Evet, ama orada insanların hayvanlara nasıl muâmele etdiklerine bakarak da en az aynı isâbetle yine anlaşılır. Benim İstanbul’da oturduğum sitenin yakın çevresinde beslediğim dokuz on kedi var. Bu kedilerden (henüz yavru olan biri de dâhil olmak üzere) üçünün kuyrukları dibinden kopuk! Sordunuz mu cevab da hazır: “Çocuklar yapmışdır.”
Bir an için bunun doğru olduğunu farzetsek bile o zaman derhâl şu suâller ortaya çıkıyor:
Peki, bu canına yandığımın memleketinde nerden geliyor “çocukların” aklına böyle bir “oyun” ve neden hiçbir “büyük” onlara mânî olmuyor?
Kimsenin inancına karışmak haddim değil ama bakınız önümüz Kurban Bayramı. O sabah yine onyıllardır tekrarlanmasından “usanmadı
ğımız” kanlı sahneler, kaçan boğalar ve koçlar arkasından elde bıçak seğirten “fahrî” kasablar, yerlerde kanlar içinde debelenen ve can veremeyen hayvancıklar ve onları dehşetle izleyen minicik bebeler 13 milyonluk “köyümüz”ün dört bir yanında saatlerce bizleri “mahzûz” eyleyecek.
Ve ertesi gün “yetkililer” bermûtâd skandalize olarak “gelecek yıl” bu tür görüntülere behemehâl engel olunacağını vaadedecek...Ve ertesi yıl da yine bir halt değişmeyecek!!!
Uzmanlar acabâ bu sahnelerle büyüyen çocuklarda ne tür rûhî “gelişmeler” olduğunu inceleme zahmetine katlanıyorlar mı?
Büyükçekmece Hayvan Rehabilitasyon Merkezi de “Reis”e çok üzülmüş.
İnanmıyorum!
Dört hafta önce bahçemize açlıkdan ölmek üzere, ayakda duramayacak halde bir köpek geldi. İki ciğeri de had safhada kapalıydı ve uyuzdu. Zorbelâ biraz yaş mama yedirip yakınımızdaki belediye veterinerliğine götürdük. Orada bir gün besledik ve onlar alıp Tuzla Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’ne sevketdiler. 48 saat sonra hayvanın hâlini yoklamak üzere oraya gitdiğimizde iki gün iki gece soğuk taşlar üzerinde ve mütemâdî yağmur altında yatdığını gördük. Kıpırdamıyordu! “Ölmüş. İsterseniz alın!” dediler. Ama ölmemişdi. Son nefesini vermek üzereyken alıp kendi köpeğimiz Ayla’nın veterinerine yetişdirdik. Serum, antibiyotik, vitamin ve kan preparatlarıyla üç haftada kendine geldi ve dünyâ tatlısı bir kız oldu.
Ona “Şans” adını verdim.
Şimdi ona doyasıya koşabileceği geniş arâzîli bir yer ayarlıyorum.
Giderken tekrar başını okşayacak ve diyeceğim ki “Bahtın açık olsun, Şans!”