Diyanet’te devir teslim
Türkiye’de din-devlet ilişkilerinin ne denli sorunlu bir alan olduğu herkesin malumu. AK Parti’nin 8 yıldır devam eden iktidarında bu ilişkinin daha sağlıklı bir zemine oturması beklenebilirdi. Ancak bizzat iktidar partisinin sözkonusu sorunda ‘taraf’ olarak algılanması yüzünden bu beklenti gerçekleşemedi.
Türkiye’de ‘devlet aklı’nın neredeyse bir asır boyunca İslam’a karşı mesafeli oluşu, milletle devlet arasında bu meselenin her zaman gizli ya da açık bir tartışma/çatışma konusu haline gelmesi, genel anlamda sağ siyasetin, daha sonraki dönemlerde Milli Görüş çizgisindeki partilerin bu çatışmanın tarafı olarak görülmesi; ülkemizde nice sorunun kısa tarihçesi aynı zamanda.
***
Dün Diyanet İşleri Başkanı değişti. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun yerini bir başka ilahiyat profesörü Mehmet Görmez aldı.
Bu değişimi sıradan bir bürokrat ataması olarak görüp geçmek mümkündü. Nitekim ve de nihayet, Ali Bardakoğlu’nun geçen hafta isyan ettiği üzere, bizde Diyanet İşleri Başkanlığı devlet protokolünde kendilerine çok gerilerde yer bulabilmiş, bu yönüyle itilip kakılmaya her zaman müsait görülen bir kurum olagelmiştir.
Protokolde onlarca sıra gerilerde yer almak, kuruluş döneminin icadı da değildir üstelik. Ayrıca ilk Diyanet İşleri başkanları, öyle kimsenin kolayca sağa sola çekiştirebileceği isimler de değildi. 27 Mayıs darbesiyle birlikte sistemi yeniden inşa edenler, din-devlet ilişkilerinde zaten harap olmuş köprüleri tümüyle yıkınca, ortada ne itibar kaldı, ne de bunu sağlama yönünde bir çaba.
***
Sözü uzatmak yerine şunu söylemek mümkün. Hemen her Diyanet İşleri Başkanı, bir yeni döneme işaret eder. Bu hepsinin yenilikçi olduğu anlamında değil, ama her başkanın siyaseten bir döneme karşılık geldiğini söylemek mümkün. Sözgelimi Süleyman Demirel’le dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz arasındaki uyum hafızamızda hala taze. 28 Şubat’ın zalimce tezgahladığı ve pekçoğu din üzerinden devam eden tartışmalarda, adı geçen başkanın nasıl bir duruş sergilediği, Demirel-TSK-Yargı-Medya merkezli olarak gerçekleşen postmodern darbeye nasıl sessiz kaldığı da unutulmadı.
Dün görevini Mehmet Görmez’e devreden Ali Bardakoğlu, hiç kuşkusuz çok önemli işler yaptı. Ayrıntıları şimdilik önemli değil, teşkilatı adeta ‘derin devlet’ karargahı haline getirenleri cesurca tasfiye etti. Hatta bu operasyonu Görmez’le birlikte yaptıklarını da ekleyelim.
Çok haksız, hatta ahlaksızca saldırılara uğradı Bardakoğlu. İnsanlara ‘Akşamları kendinize zaman ayırın, yarım saat Kur’an okuyun’ deyince yer yerinden oynadı. Kimin nasıl gördüğünü bilemem, ama Başkan Bardakoğlu döneminde teşkilatın itibarı yeniden toparlandı, daha eğitimli ve aklı başında bir kadronun oluşması için çaba gösterildi.
Mehmet Görmez’i bizzat tanıdığım için daha yolun başında değerlendirme yapmayı doğru bulmuyorum. Zor bir dönemde görev aldı, çok ciddi bir birikime sahip, üstelik yıllardır teşkilatta aktif olarak görev yapıyor. Onun gelişini, Bardakoğlu döneminden bir kopuş ya da farklılık olarak değil, bir ‘devam’ olarak görmek daha doğru olacaktır.
Tahminimi not edeyim. Bu dönem itibarıyla Diyanet’ten daha fazla söz edilecek, özellikle uluslararası düzeyde daha faal bir teşkilat yapısı ortaya çıkacaktır. Bunun da Türkiye’nin bölgesindeki yeni rolüyle bağlantılı olduğunu söyleyerek tamamlayalım.