Yeni CHP ve Kürt sorunu
CHP’nin yeni parti yönetimi açıklandığında ilk dikkat çektiğim isim Mesut Değer’di. Değer’in genel başkan yardımcılığı, partinin yeni dönemde Kürt sorununa aktif ilgi göstereceğinin işaretiydi
Bir süredir CHP ile BDP arasında bir seçim ittifakının mümkün olup olmadığı tartışılıyor. Kuşkusuz mevcut haliyle CHP’nin böyle bir yakınlaşmaya geçit vermesi çok zor. Nitekim Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da kapıları tümüyle kapatmayan mesafeli bir değerlendirme yaptı.
***
Oysa partinin yeni genel başkan yardımcısı Mesut Değer’in değerlendirmeleri bir hayli farklı:
‘Bölgedeki il ve ilçe teşkilatlarımızın CHP-BDP ittifakına sıcak baktığını söyleyebilirim. Türkiye’de 64’e yakın sol parti var. Bütün sol partilerin CHP çatısı altında bir araya gelerek siyaset yaparak iktidar olmaları lazım.’
Değer’in PKK ve İmralı’nın rolü üzerinde söyledikleri ise çok daha dikkat çekici:
‘1900’lü yıllardan günümüze gelene kadar bir Kürt sorunu var. 1980 ve geldiğimiz 2010 yılı itibariyle de PKK sorunu var. PKK ayrı, Kürt sorunu ayrı. Ancak 2010 yılına geldiğimizde Kürt sorunu ile PKK sorunu içiçe geçmiştir. Bunu ayırarak, tasnif ederek çözmek gibi bir düşünce doğru değildir. İmralı da önemli bir kavramdır. Bu İmralı kavramını da çözmek gerekir. Örgütün silahsızlandırılması konusunda da değerlendirmek lazım İmralı’yı.’
***
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa seçilmesi, ‘Türkiye’nin ciddi sorunlarına cesur öneriler getirebilir’ beklentisi yaratmıştı. Nedense her defasında kamuoyunu hayal kırıklığına uğratmayı tercih etti. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gelen uyarı ve ardından Önder Sav’ın tasfiyesi ile ortaya çıkan dengeler, yeni CHP’nin sorunlardan kaçamayacağı bir aşamayı işaret ediyor. Mesut Değer’in açıklamaları tam da buna karşılık geliyor.
Siyasi merkezin solunda olması beklenen bir büyük partinin, Türkiye’nin önemli sorunlarına ilgi göstermesi elbette şaşırtıcı değil. Tıpkı türban konusunda olduğu gibi, partinin adeta kilitlenmiş algılarının çözülmesi, sorunlara daha soğukkanlı yaklaşabilmesi elbette zaman alacak. Ancak CHP’ye bu anlamda hala ciddi bir kredi tanındığını da unutmamak gerekiyor.
Nitekim Kılıçdardoğlu’nun Diyarbakır ziyaretiyle ilgili değerlendirmeler de bu yönde. Yıllar yılı adeta bu bölgeyi terkeden, sorunlara Ankara’dan bakmayı tercih eden anlayışın yerini, Diyarbakır’a merhaba diyen bir cesaretin alması önemli.
***
Elbette bir önemli ayrıntıyı atlamayalım. Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretini değerlendirirken ‘Bir üçüncü yol yakaladığımızı, yakalayacağımızı tahmin ediyorum. AKP ve BDP arasında CHP Diyarbakır’da üçüncü yolu açabilir. AKP gibi inançları, BDP gibi etnik kimliği siyasete alet etmeyeceğiz’ sözlerini sarfetmesi, bölgenin gerçeklerinden ne denli habersiz olduğunun ciddi bir işareti.
Ne AK Parti sadece inançlar, ne de BDP etnik kimlik üzerinden bu bölgede siyaset yapıyor. Bunların elbette rolü var; ancak Kürt sorunu artık bu tür başlıklardan çok daha karmaşık bir yapıya sahip.
Türban konusunda CHP’li Sencer Ayata’nın meseleyi nasıl içinden çıkılmaz noktaya taşadığı hala hafızalarda. Aynı hatayı Kürt meselesinde yapan bir CHP’nin, kendisine tanınan kredileri nasıl bir hızla tüketeceğini, herhalde parti yönetimi hesaba katıyor olmalı.
Mesut Değer, sorunun yapısını, tarihini ve mumtemel gelecek senaryolarını dikkatle izleyen bir isim. CHP ona daha çok kulak vermeli.
Eğer yeni ve sorun çözücü bir parti olma iddiasında samimi ise elbette.