Büyüklere dikiz!
Türk futbolunun üç Büyüğü diye adlandırdığımız, alfabetik olarak, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin haline bakın! Ligin bitimine dört hafta kalmış, biri havlu atıyor zirve yarışına… Hem de kendi kentinde üç maç üst üste kaybederek. Hadi bunlardan biri derbi de, ya diğerleri… Bir başkası, tarihinde ilk defa finişe çeyrek kala teknik adamsız kalmış, yabancıları off olmuş bir durumda, zarla-zorla bir bir atarak yarışta kalmaya çalışıyor… Bir diğeri, stajyer bir hoca ile bir o yana, bir bu yana yalpalıyor, şansı yardımcı olmadığında da pat yere düşüyor… Ve bunların yanında üç kuruşluk bütçesi ile bir orta Anadolu takımı şampiyonluk yarışında kalıyor…
Evet, Beşiktaş, bir maç önceki Cisse-Tello ön libero timi yerine zorunlu olarak Serdar özkan-İbrahim Toraman ikilisine mahkumiyete yakalanınca ne öne doğru top yapabiliyor, ne savunmaya gerekli yardımı zamanında yetiştirebiliyor. Hal böyle olunca da olan oluyor tabii ki… Savunmaya, “Pantolon olmadı, ceket alalım” örneği transfer edilen bir yabancı, bence kapasitesi o kadar, hatalar yapınca yenilgi kaçınılmaz oluyor… Kazım Kanat gibi futboldan hiç nasibi olmayanların "Holosko gelir Beşiktaş şampiyon olur" yorumlarının ne kadar palavra olduğunu, Allah’tan, oyuncu kendisini sahada itiraf ediyor, bize söyleyecek söz bırakmıyor… Ve Beşiktaş, bence, bu sezon Avrupa Kupaları’nın dışında kalıyor… Eh, Del Bosque, Rıza çalımbay, Jean Tigana ve Ertuğrul Sağlam dizesinden çıka çıka da bu çıkar zaten…
Sonra Galatasaray sahne alıyor… Trabzonspor karşısında bir yarım saat, o da rakibin zaaflarından baskı kuruyor, ama sonuçta golü bulamıyor… Nasıl bulacak ki… Hakan Şükür boğuşuyor, ümit Karan ekstra görevinden dolayı bitkin… Sabri sağdan, Volkan soldan havan dövüyorlar… Topal zaten sakat sakat oynuyor… Ayhan çalışkan, yardımcı ama üretken değil… Bu süreçte Trabzonspor kıl payı ofsayttan iki gol buluyor… Yani kaza atlatılıyor… Arda da olmasa, koca Galatasaray takımında topla oynayacak, adam eksiltecek, oyunu derinliğine açacak eleman yok… Sonra aynı Arda maçı kurtarıp sahneden çıkıyor… Trabzonspor, bir aralık kıpırdanır gibi oluyor ama ümit Galatasaraylının yüreğini ağzına getiriyor, sadece o kadar… Ali Sami Yen sezon başından bu yana ilk defa doluyor ama, maçın sonları ya sabır çekilerek getiriliyor. Kenar mı? Kıyamet gibi teknik adam var… Daha doğrusu Galatasaray’a öyle geliyor…
Fenerbahçe çıkıyor en son… Deivid solda… Sol ayağı hiç olmayan oyuncuya da bu yakışır… Carlos ağabey ağır sakat… Nasılsa? Bir kramponun deldiği kalın ve sağlam adaleler iki ayda nasıl oluyor da iyileşmiyor? Ankaraspor, Aurelio ile artık tam anlamıyla alt sıra takımı oyuncusu olduğu ortaya çıkan Maldonado ile yan yana oynarken zorunlu olarak iki kişilik oynuyor… Ve bitiyor tabii ki… Ankaraspor, o bölgeye üç kişilik ekibiyle iyi baskı yapıp, Fenerbahçe’nin yumuşak karnını çökertiyor… öyle olunca da Alex’e top gelmiyor, gelmeyince de Semih de topsuz kalıyor… Zaten Alex tembel, aramaz, etmez… Zico duacı olmalı ki, Saffet Susiç takımı iki uç adamı ile oynattı… Bu nedenle Lugano ile Edu rahat rahat pozisyon hatası yapmadan oynadılar… Ve Kezman sahne alıp, bir de penaltı atışına yöneliyor… Ama o da ne? Top Kızılay Meydanı’nda… Alex ricayı kıramayıp topu ona vermiş… Eeee, teknik adam olarak siz ne yaparsınız kenarda? Selçuk Yula bile şikayetçi olduktan sonra… Sonra Kayserispor maçı bittikten sonra atılan gol gibi bir gol yiyor Fenerbahçe… Hep söyler yazarım, futbolda kimsenin hakkı kimseye geçmez diye…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.