Çıldıran çıldırana
Ferdi cinnet halleri giderek toplumsal cinnete dönüşüyor. Bir başka ifade ile toplum sosyal patlama ortamına doğru hızla sürükleniyor. Belli ki toplumumuza kimliğini ve özelliğini kazandıran değerler yok oluyor. Topluma değerlerinden bazı çevrelerin duyduğu rahatsızlık sonucu dayattıkları Batı toplumunun değerleri de tutmadı. Toplum giderek değerlerinden soyutlanmış, yerine yenisi de konulamamış olmanın belirsizliğini yaşıyor. Toplumun geneline hakim olan değer yargılarının erozyona uğraması fertlerin genel murakabeden kurtulmasına, başıboş hale gelmesine yol açtı. Bir yandan çevre murakabesinin yok oluşu, öbür yandan oto kontrolü sağlayan değer yargılarının giderek yok olması ile fertler kendi anlayışlarına göre yaşar hale geldi.
Manevi değerlerin fertleri acılar, sıkıntılar ve tüm olumsuzluklar karşısında güçlü kıldığı unutulmuş, bu güç kaynağından yoksun hale getirilmiştir. Artık, yokluk, sıkıntı ve acılar karşısında iç destekten yoksun kalan insanımız her an patlamaya hazır bombaya dönüşmüştür. Bu arada, varlık, yani maddi imkanlar da insanımızı mutlu etmeye yetmez hale gelmiştir. Neticede fakiri de zengini de, okumuşu da okumamışı da mutsuz bir toplum oluşturuldu.
İnancın bir denge olduğunu hayatın sadece bu dünyadan ibaret olmadığı, ebedi hayatın varlığı inancının insanı acılara dayanıklı hale getirdiğini anlayamayan/anlamak istemeyenlerin toplumu inançlarından soyutlama plan ve çalışmaları bugün şikayetçi olduğumuz manzarayı oluşturdu. öyle bir noktaya gelindi ki herşey madde ile değerlendirilir oldu. Topluma ne kadar paran varsa o kadar değerlisin anlayışı pompalandı. Ne var ki, maddeperestliği yaygınlaştıran bunun sonucu olarak maddeyi putlaştıranlar tek başına maddenin insanın mutluluğuna yetmeyeceğini, manevi boşluğun hiçbir maddi değer ile doldurulamayacağını anlamak istemediler.
Neticede toplum bugün cinnet geçirenlerin tehdidi altında. Annesini öldüren evlatlar, 15 aylık yavruya tacizde bulunan sapıklar, toplu katliamlar toplumu derinden yaralıyor. İşin acı ve tehlikeli yanı ise artık toplum pek çok iğrençliği kanıksamaya başladı. Tepkiler giderek zayıflıyor.
Bir annenin ya da babanın evladını, bir evladın anne ya da babasını öldürmesini anlamak, izah etmek mümkün olabilir mi? Elbette benzer olaylara bazı izahlar getirmek mümkün olabilir. Söz gelimi dağılan ailelerin çocuklarında ciddi ruhsal problemlerin oluşacağını söylemek doğru bir yaklaşım gibi görünebilir ama olayı tek başına izaha yeterli değildir. Dağılan aileler son yılların ürünü değildir. Belki giderek dağılan aile sayısında artış vardır ama geçmişten bugüne ayrılık ya da ölüm sebebiyle ailelerde hep dağılma olmuştur. Ancak, geçmişte dağılan ailelerin çocuklarına sahip çıkan ailenin diğer fertleri vardı. Büyükanne ve büyükbabalar genellikle çocuğa yalnızlığını hissettirmiyorlardı. Bu arada çocuklar daha küçük yaşlardan itibaren başta büyükleri olmak üzere manevi değerlerle donatılıyor, hayatın iniş ve çıkışlarında, sıkıntıları ve acılarını göğüslemekte güçlü hale getiriliyorlardı. Kısacası insan madde ve manasıyla bir bütün olarak ele alınıyordu. Şimdilerde sadece maddi boyutu dikkate alınıyor. Sanki insan etten ve kemikten ibaret, karnını doyur, cinsel ihtiyacını karşıla yeter mantığı yaygınlık kazandı. Ruhu, gönlü yok sayıldı. Böyle olunca aşk ve sevgi yerini bir takım çıkar ilişkilerine bıraktı. Para kazan da nasıl kazanırsan kazan mantığı gelişti. Paran varsa satın alamayacağın hiçbir şey yok anlayışı insanların davranışlarını belirler hale geldi. Ahiret inancı da yok edilince insanların çılgınlık ve cinnet olarak nitelendirilebilecek davranışlarının yaygınlaşmasını fazla yadırgamamak lazım.
Netice olarak yıllar yılı ihmal ettiğimiz hatta varlığını toplumun geleceği açısından tehlikeli bulduğumuz -daha doğrusu birilerin böyle sandığı- inançtan uzaklaşma insanı insanlığından giderek koparıyor. Bilmem farkına varıyor muyuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.