Güle güle, şans!
Şans’ı dün yeni evine yolcu etdim. Bir süre önce göz göre göre ölüme terkedilmiş olan bir köpeğin kurtarılma hikâyesini anlatmışdım. Ayla Kızıma da bakan Veteriner Hekim Başar Öner Bey’in yoğun ve yetkin gayreti sonucu tekrar hayâta avdet eden bu “sokak kızı”na Şans adını verdiğimi ve ona doyasıca koşturabileceği bir yer ayarlamaya uğraştığımı da...
İşte o yer çok şükür bulundu. İstanbul’dan çok daha iyi bir iklîme sâhib bir güney sâhilinde 15 dönümlük bir arâzî... Şans orada bir düzine kadar başka “sokak kızı” ve “veledi” ile inşallah mutlu bir köpek ömrü sürecek. Güzel bir kulübesi de olacak.
Ne tuhafdır ki bu civarda sorduğumuz, Şans’a ağabeylik yâhut ablalık edebilecek kimselerin ilk mukaabil suali “Ne cins?” oldu hep!
Çünki niyet köpek edinmek değil “marka” satın almak!
Sokak köpeklerinin çok daha sosyal, “müteşekkir” ve dayanıklı olduklarını, hayatda kalabilmek için çok daha “zekîce” mücâdele etmek zorunda kaldıklarını ve bu sebebdendir ki hayatda kalabildiklerini bilseler belki fikirlerini değiştirirlerdi. Hele Şans’ın iyileşdikden sonra gözlerine dönen o ışıl ışıl cevvâliyeti dünyâlar tatlısı hâllerini görseydiler...Onu yırtık bir çarşaf içinde Başar Bey’e getirdiğimiz zaman gözler kaymış, dil dışarıya sarkmışdı. Dakıykada belki dört beş kere belli belirsiz nefes alabiliyordu.
Şans’ı bir de şimdi görmeliydiniz!
Zâten hiçbir “soylu” köpek o halden sonra bir daha iyileşemezdi!
Uzunca araba yolculuğuna çıkarken yumuşak kulaklarını mıncıklayıp iki kaşının arasına bir öpücük kondurdum.
Ne yazık ki onunla arkadaşlık edemedim. Maddî çalışma ve çevre şartları buna izin vermiyordu. Zikretmişdim, Ayla Kız var ve bir de başka bir “sokak kızı” olan irigöz Cin Kedi var.
Acabâ diyorum, bir fırsat zuhûr eder de onu yeni vatanında ziyâret edersem beni hayâl meyâl hatırlar mı?
Hatırlamasa da derd değil!
Güle güle, Şans! Yolun ve bahtın açık olsun!