Hilmi’ye ‘yenilme mazhariyeti’

Hilmi’ye ‘yenilme mazhariyeti’

Ben hep şunu söylerim:

Hilmi Yavuz’la tartışmak bir mazhariyetdir. Zîrâ yenilseniz dahî bir şeyler öğrendiğiniz için yine kazançlı çıkarsınız.

Tabii öğrenmeye niyetiniz varsa!!!

Şu mâhut Naipaul meselesinde muazzez, muallâ ve dahî mücellâ intelligentsiyamızın zehirli okları bermûtâd havada uçuşmaya başlayınca bir an söze karışayım diye düşündüysem de derhâl vazgeçdim. Hele önümüzdeki Pazar Hilmi Yavuz kendi köşesinde gerekli yerlere gerekli “ayarları” yapsın da sonra bakarız diye düşündüm. Ön alarak hiç ihtiyâcı olmayan avukatlığına sıvanmak gibi olmasın istedim. Sâdece 21 Kasım târihinde kendi sütûnumdan zihinleri Batı’nın kölesi hâline gelmiş entellektüellerden örnekler verdim ve ekledim:

“Fi’len değil ama fikren müstemlekeleştiğimiz için bizde de böyle ‘aydınlar’a bolca rastlanır.”

Hilmi ise 28 Kasım târihli “cevâbî nota”sında aynen şöyle yazıyordu:

“Türkiye sömürge olmamışdı, ama Batılılaşma bir Oryantalizm olarak zihinleri sömürgeleştirmişdi.”

İşte bu da budur zâten!

Hilmi’nin üzerine çullanan bu DDD’lerin, yâni “Devşirme Destek Devriyeleri”nin kısmen yeteneksizlikden ve kısmen de kasden aslâ anlamak istemedikleri ve onun için de mütemâdiyen mevzû saptırarak yalancı mecrâlara sevketdikleri şudur:

Hilmi “Naipul gelmesin! Üzerine saldırarak onu kapı dışarı edelim!” demedi! “Onur Konuğu olarak çağıracak başka adam mı bulamadınız?” dedi!

Yâni normal bir konuk olarak diğerleri gibi dâvet edilseydi hem hâdise çıkmayacak ve hem de kendisine zihinleri kurcalayan bütün sualler tevcîh edilebilecekdi.

O bakımdan Türk İntelligentsiyası bana kalırsa bu mevzûda pek de parlak bir sınav vermedi.

Tabii akabinde şu sual de sorulabilir:

Nerede verdi ki?

Bilmem! Vermişdir elbet bir yerlerde...

Muhtemelen bir gün o da ortaya çıkar...

En iyisi Hilmi’ye sormak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi