“Wikileaks belgeleri”nde gizli kirli savaş…(2)
“Wikileaks belgeleri” arasında Türkiye ile ilgili olanlar çok önemli yer tutuyor. Hatta 8017 belgeye kaynaklık eden “ifşaat depreminin merkez üssü” Washington’dan sonra 7918 belgeyle en çok Ankara kaynaklı belgeler bulunuyor.
Dikkati çeken bir diğer husus, Amerikalı diplomatların Amerikan işgali altındaki Bağdat’tan fazla Ankara’dan gönderilen “gizli kriptolar”ın ancak binde üçünün deşifre edilmiş olması. Bu bile ortalığı karşılaştırmaya yetiyor. Daha ne çıkacağı da belli değil…
Her ne kadar iktidar partisi sözcülerince “dedikodu” olarak yorumlanıp geçiştirilmeye çalışılsa da, kritik durum, “resmî gizli yazışmalar”ın peşpeşe açıklanmasıyla ortaya çıkıyor.
Meselâ, bizzat “onayı”yla Washington’a çekilen telgrafta, Amerikan Savunma Bakanı Gates’in Ankara’daki muhataplarına “İsrail’in İran’a saldıracağı ve Türkiye’nin bu çatışmanın dışında kalamayacağı”nı söyleyip, “Şâyet Türkiye Füze Kalkanı radarlarının konuşlanmasını kabul etmezse Güneydoğu bölgesi korumasız kalır!” tehdidinde bulunduğu yazılmış…
Diğer yandan Amerika’nın bir diğer eski büyükleçisi James Jeffrey’e göre, “hiçbirinde sonuca ulaşılmayan handikaplarla dolu dış politika açılımları”nda AKP hükûmetinin “komşularla sıfır sorun” söylemli bölgesel politikasının Amerikan dış politikasına da uygun olabilecek ilerlemeler sağladığı”nın belirtilmesi, oldukça ilginç.
Bir diğer ilginç değerlendirme, Amerikalı yetkili Philip Gordon’ın “Türkiye’nin AB üyeliği konusunda gerekli reformları yapmadığı”ndan hareketle, “Ankara AB’ye inanmıyor, gerekli reformları tamamlamıyor ve ilerleme durdu” tesbiti.
Ancak Amerikan yönetimi, “gizli belgeler”in açığa çıkmasını mühimsemiyor. Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton, sâdece açıklanmasından rahatsızlık duyarak “gizli belgeleri açığa çıkaranları” suçlamakla kalıyor. Bütün dünyanın önünde övdüğü diplomatlarına toz kondurmayıp, âdeta “sırlar aramızda kalmalıydı” diye yakınmakla geçiştiriyor.
Daha da çarpıcısı, sözkonusu belgeleri red ya da inkâr etmeyip ABD’nin “küresel rolü”ne bağlıyor…
Bu bakımdan öncelikle Türkiye’nin itibarı adına, Ankara’nın iddiaları ciddî bir biçimde sorgulaması ve Washington’dan “izâhât” istemesi gerekiyor.
Ne var ki AKP siyasî iktidarı, içinde hoşuna gitmeyen ifşaatlardan olsa gerek, peşinen belgeleri basitleştirip örtme peşinde. Çok yönlü uluslar arası ilişkileri tahrip eden “kontrollü” ya da “kontrolsüz” manipülasyon maksatlı maskeli komploları görmezden geliyor.
Başbakan, iddiaları zaman yaymaya, “Hele Wikileaks eteklerindeki taşları döksün, sonra bunların ne kadarı ciddî ne kadarı gayrı ciddî” diyerek istifham uyandırmaya uğraşıyor. Cumhurbaşkanı, “Bunlar tahmin ettiğimiz şeyler; bakalım arkasından neler gelecek” diye önemsizleştiriyor.
Dışişleri Bakanı, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Türkiye’ye hakaret sınırlarını aşan onca karalama ve aşağılamalara rağmen Bayan Clinton’un “raporların Amerikan yönetimini bağlamadığı” savunmasını aktarmakla iktifa ediyor. “Tüm diğer ülkelerin de arşivleri açılsa Türkiye bundan gocunmaz” deyip, “Türk dış politikası 27 Kasım’da neyse 30 Kasım’da da o olacaktır” bigâneliğini sergiliyor.
Gerçekten her fırsatta AB’ye rest çekip meydan okuyan AKP iktidarı, ABD kaynaklı bu iddialara neden bu denli ürkek ve çekingen? Yoksa buna dair de “gizli belgeler” mi var?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.