“Amerikan belgeleri”yle ABD’nin PKK’ya desteği..
Dünyayı sarsan “Wikileaks depremi”ndeki “gizli belgeler”de de ifşa edilen vahâmetlerde biri, ABD’nin PKK terör örgütünü desteklediği bir defa daha belgelenmekte.
Gerçek şu ki her ne kadar aksi savunulsa da Amerikalı diplomatların şifreli kriptolarla gönderdikleri resmî ve imzalı yazışmaları, gizli Amerikan politikaları ajandasını yansıtmakta. “Gizli belgeler” gölgesinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ya görüşen Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton’un, yalnız gizli belgelerin dışarıya sızmasını eleştirmekle kalıp “ABD’nin oynadığı küresel rol” çerçevesinde iddiaları reddetmemesi, bunun ikrarı.
Ve ABD’nin bizzat Bush ve Obama’nın ağzından “stratejik müttefik” ve “model ortak” ilân ettiği Türkiye ile “terörle mücadele” kapsamında “ortak düşman” ilân ettiği PKK terör örgütüne verdiği desteğin deşifresi, vahâmeti ortaya koymakta…
Hatırlanacağı üzere uzun süre “stratejik müttefik” ABD’nin PKK’yı “terör örgütü” olarak tanıması ve ortak mücadeleye katılmasını bekleyen Türkiye, nihâyetinde Erdoğan’ın 5 Kasım 2007’de Bush’la Beyaz Saray’da başbaşa yaptığı görüşmede, bu “taahhüdü” aldı. Amerikan yönetimi, bizzat Bush’un ağzından PKK’yı “terör örgütü” ve “ortak düşman” ilân etti.
Ankara “ortak mücadele” amacıyla Washington ve Bağdat’la “üçlü mekanizma” kurdu. Buna göre, bölgeyi termal kameralarla tarayan Amerikan casus uçaklarından ve uydularından elde ettiği bilgileri “anlık istihbarat paylaşımı” anlaşmasıyla Türkiye’ye verecekti. Kuzey Irak’ta ve sınırda tesbit edilip Florida’daki komutanlığa gönderilen terörist sızma hareketleri görüntüleri, anında koordinatlarıyla, eylem ve boylamlarıyla derhal Ankara’ya Genelkurmay karargâhına iletecekti. Keza Kuzey Irak Yerel Yönetimi de kontrolündeki bölgede terörün lojistik desteğini kesecek, tasfiyesine zemin hazırlayacaktı…
“TERÖRLE MÜCADELE” SÖZÜNÜ TUTMADI…
Ne var ki “anlık istihbarat paylaşımı”ndan sonra terör daha da azdı. Yüzlerce terörist gruplar halinde sınırdaki ve hatta onlarca kilometre içerideki karakolları bastılar, bölgenin dışındaki askerî üslere ve birliklere saldırılarda bulundular. Şehidlerin sayısı 100’leri aştı.
Yine Ankara, 248 terörist elebaşının eşkalleriyle ve fotoğraflarıyla yer aldığı listeyi Washington, Bağdat ve Erbil’e resmen iletip terörist elebaşlarının teslimini talep etti. Birinci Körfez Savaşından bu yana Çekiç-Keşif Güç korumasında çeyrek asırdır bölgeyi denetiminde tutan ve son yedi yıldır işgalinde bulunduran ABD, göstermelik üç terörist başının Amerika’daki mal varlığını bloke etmenin dışında, Kuzey Irak’taki ve Avrupa’daki terörist başlarından bir tekinin dahi teslimini sağlamadı.
Yüzlerce terörist elebaşısı bölgedeki şehirlerde ve köylerde serbestçe dolaşıyor,
Dahası, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, aynen Amerikan yönetimi gibi güven vermeyen bir politikayla, “Hiçbir PKK yöneticisi topraklarımızda yok, hepsi Türkiye’de” tavrını sergiledi. “Kürt bölgesinde PKK’ya operasyon yapmak için ABD, Irak ve Türkiye arasında anlaşma yapılmadığı”nı iddia etti.
İsrail başbakanlarından daha fazla -18 kez- ABD’ye giden Başbakan Erdoğan, PKK’nın “taşeron örgüt” olduğunu tekrarlayıp, “uluslar arası bağlantıları”nı nazara verdi. Dışişleri Bakanı, “üçlü mekanizma”nın amacına dikkat çekerek “PKK’nın lojistik desteğinin kesilmesi”nin önemini vurguladı. Davutoğlu’nun “PKK yasadışı yollarla uluslar arası destek alıyor. Müttefiklerimiz Kuzey Irak’ta terör örgütüne finansal destek veriyor. Müttefiklerimizden teröre karşı tavır ve dayanışma bekliyoruz” sitemi ve şikâyetinden de bir sonuç çıkmadı.
Bu arada ABD’nin “nükleer enerji” bahanesiyle hedef yaptığı İran’ı istikrarsızlaştırıp karışıklığa itme maksadıyla bu ülkeye yönelik terörü yapan PKK’nın İran kolu PEJAK’a her türlü silâh ve lojistik desteği verdiği uluslar arası arenada açığa çıktı.
“ABD İLE AÇIK VE İLKESEL DIŞ POLİTİKA”!
Kısacası ABD, kontrolündeki Kuzey Irak’taki ve Kandil Dağlarındaki terörü tasfiye sözünü yerine getirmedi. Üstelik, kaos ve kargaşaya sürüklediği Irak’ta etnik ve mezhebî ayırım kotası kontenjanıyla fitne tohumlarını ekti. Anayasayı bu “fitne kotası” üzerine hazırladı. Hükûmetlerin bu kota üzerine kurulmasını zorladı…
Gelinen süreçte, Irak’ta PKK bayrağı çekilen terör örgütü büroları kapatılmış değil. Bunun yanı sıra terör örgütünün finans kaynaklarına dokunulmuyor, üstelik lojistik ve finansal destekte bulunuluyor; nüfuz ticaretine, uyuşturucu ve silâh kaçakçılığına resmen göz yumuluyor…
Özetle PKK bağlantısı son “skandal belgeler”le sırıtan ABD, belli ki sözkonusu silâhları terör örgütüne vermiş. “Wikileaks belgeleri”nde özellikle ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra PKK’nın tamamen CIA ve MOSSAD’ın güdümüne girdiği ifşaatıyla ortaya dökülüyor.
Ne var ki AKP hükûmeti bunun hesâbını soracak yerde, hâlâ kamuoyunu oyalama ve ötelemeyle örtbasa uğraşıyor.
Başbakan, hâlâ “Hele Wikileaks eteklerindeki taşları bir döksün” diye fevkalâde ciddî iddiaları savsaklayıp öteliyor, bir tek “İsviçre bankalarında sekiz hesabı olduğu” iddiasını yalanlamakla kalıyor. Dişişleri Bakanı, bunca ifşaattan sonra hâlâ tecâhül-ü ârif yapıp, “ABD’yle açık, ilkesel, küresel ve bölgesel barışı hedefleyen dış politika izliyoruz” diye geçiştiriyor…
Ne biçim “açık ve ilkesel bir politika” ise…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.