Kültür Bakanlığımızın dehşetli cevabı
Bu sütunda, Kültür Bakanlığımızı tenkit eden dört yazım çıktı. Bakanlık da bana bir açıklama gönderdi. Şimdi lütfen şu dehşet verici cevaba bakın:
“Millî Kütüphane, sadece dünyadaki diğer millî kütüphaneler ile, materyal değişimde kullanılmak üzere, kitap satın almaktadır. Buradaki kriter, satın alınan kitapların niteliğine göre, Türk Cumhuriyetleri için 11, Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerler (Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç, İsviçre, Belçika, Danimarka, Norveç) göz önüne alındığında ise 11+9 adettir. Bu nedenle Arif Nihat Asya İhtişamı adlı kitabınızdan 11 adet, Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır kitabınızdan ise 20 adet alınması plânlanmıştır!”
Bu cevapta: “Materyal-kriter-yoğun-nedenle-plânlanmıştır” kelimeleri yanlış kullanılmıştır. Cevap, Türkçe ve mantık bakımından, süklüm-püklüm bir halde karşımızdadır. Doğrusu çok şaşırdım. Çünkü Bakanlık, hem benim yazdıklarımı yüzde yüz doğrulamakta, hem de Türk Cumhuriyetleriyle, nasıl bir kültür beraberliği içinde olmamız gerektiğini, kat’iyyen bilmediğini göstermektedir. Ben de işte bu nedenle değil, bu yüzden, bunun için, bu bakımdan, bu sebeple, Bakanlığın bu kriterinin değil bu ölçüsünün, bu anlayışının, bu değerlendirmesinin çok yanlış olduğunu yazıp duruyorum. Yani benim şikâyetim, Bakanlığımızın yanlış tutumundan kaynaklanıyor. Şimdi lütfen dikkat buyurun: Azerbaycan 8 milyon nüfuslu bir Türk cumhuriyeti. Halkı, yüzde yüz okuryazar. Dilleri, bizim Türkçemizin öz kardeşi. Bizim 1200 civarında kütüphanemiz var. Azerbaycan’ın kütüphane sayısı ise: 3993. Bu kütüphanelerin 3358’i köylerde, 635’i ise şehirlerde bulunuyor. Kültür Bakanlığımız, Azerbaycan’a sadece bir kitap göndermek için, benden 20 adet Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır kitabımdan istiyor. Göndermedim, göndermeyeceğim. İstemem, eksik olsun. Yalnız, Kültür Bakanlığımız bilsin ki, Sovyet Rusya, uyguladığı 70 yıllık kültür siyasetiyle soydaşlarımızı ana dillerinden, dinlerinden ve tarih şuurlarından %50-%60 nispetinde koparmıştı. Biz de uyguladığımız çok yanlış bir kültür siyaseti yüzünden, dünkü Sovyet Rusya’nın kültür emperyalizmine yardımcı oluyoruz. Garabete bakınız, şimdi bir Türkmen, bir Özbek, bir Kırgız, bir Kazak, bir Tatar, bir Azerbaycan Türk’ü bir araya geldiklerinde ortak dil olarak Rusçayı kullanıyorlar. Ruslar, bu başarıya, ciddi bir eğitim siyasetiyle ve kitapla ulaştılar. Biz de 12 Eylül darbesinden önce 5 bin gencimizi toprağa gömdük. Türkiye’yi, dünkü Sovyet Rusya’nın, bir yeni halk cumhuriyeti haline getirmek isteyenler, meydanlarımızda ve salonlarımızda: “Kahrolsun Türkiye! Yaşasın ana Rusya!” diye tepinenler bize Kızıl Ordudan gelmediler. Bunlar, Sovyet Rusya yanlısı kitaplar okuyarak devletimize-milletimize düşman kesildiler.
Komünizm, bizim içimize Rus işçileriyle, Kremlin sakinleriyle girmedi. Komünizm bize şiirle, hikâyeyle, romanla, tiyatroyla... Yani kitapla bulaştı. Kitap ve edebiyat, milletlerin hayatında çok mühim, çok mühim, çok mühim. Bizim Kültür Bakanlığımız, daha bu işin farkında değil. Onun için 3993 kütüphanesi bulunan Azerbaycan’a sadece bir kitap gönderiyor. Bizim de o cumhuriyetlerde çok ciddi bir kültür alışverişi içinde olmamız çok kolay, çok kolay, çok kolay. Yanlış bir ölçüyü kendimiz koyuyoruz; sonra o ölçüyle kendi kendimizi bağlayıp duruyoruz.
Kültür Bakanımız veya Müsteşarımız, telefonlarını kaldırarak Millî Kütüphane başkanı Tuncel Acar’a sadece bir cümle söylesinler: “Şu, şu, şu kitaplardan Azerbaycan’a yüzer adet gönderin!” desinler, görelim. Bir kitap yerine yüz kitap, bin kitap gider mi gitmez mi? Ama kat’iyyen söylemezler, söyleyemezler. Çünkü işleri çok, işleri çok, işleri çok. Nasıl söylesinler?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.