“İlk kez Amerika’ya karşı zafer kazandık”
Geçen hafta Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA), 2022 Dünya Kupası’nın Katar’da düzenlenmesine karar verildiğini açıkladı. Katar’ın ev sahipliğini yapacağı Dünya Kupası için Avustralya, Japonya, Güney Kore ve ABD yarışmıştı.
Şeyh Yusuf el-Karadavî son Cuma hutbesinde, Katar’ın Amerika’yla yaptığı rekabeti konu edinerek; “İlk kez bir şeyde Amerika’ya karşı zafer kazandık” dedi. Obama’nın ev sahipliğinin ABD’ye değil de Katar’a verilmesine kızmasını da bu duygusuna gerekçe gösterdi.
Doğrusu Şeyh el-Karadavî’nin ekranda yüzünden yansıyan sevincini ve sözlerindeki zafer muştusunu şaşkınlıkla izledim.
Önce bir dipnot düşelim. Malûm, Katar, çok sıcak bir ülke. Hele de yaz aylarında sokağa çıkmak tam bir işkence. Yaz aylarının o sıcağında onbinlerce insana ev sahipliğini nasıl yapacak dersiniz?
Katar, FIFA’ya onbinlerce futbol seyircisini serin ortamlarda ağırlama, futbol maçlarını özel soğutma sistemine sahip futbol stadyumlarında oynatma sözü vermiş. Kendi imkânlarıyla bunları yapamayacağına göre, bu hizmetleri alabilmek için Batılı şirketlere milyarlarca dolar akıtacağı açıktır. O zaman da; “Ev sahipliği yapma yarışmasını Batılı şirketler mi kazandı yoksa Katar mı?” sorusu anlam kazanmaktadır.
Neyse, biz konuya dönelim. Müslüman dünyada çok saygı duyulan, emperyalizme karşı dik duruşuyla bilinen, Filistin dâvasını en zor şartlarda hep desteklemiş, ABD’nin kara listeye aldığı, hele de modern zamanları iyi tahlil ettiği kabul edilen ve görüşlerine önem verdiğim fıkıh âlimi Şeyh el-Karadavî’nin Dünya Kupası’nın nemenem bir organizasyon olduğunu görmezden gelerek Katar’ın ev sahipliğini zafer duygusuyla karşılaması, doğrusu bana garip geldi.
Çünkü bugünün dünyasında futbolun sadece bir spor organizasyonu olmadığını, işin içinde spor ahlâkıyla bağdaşmayan nice olayların döndüğünü biliyoruz.
Meselâ 2010 Güney Afrika Dünya Kupası maçlarının oynanacağı şehirlere seks sektöründe kullanılmak üzere 1 milyon kondom gönderilmişti. Futbol üzerinden organize edilen ve adına eğlence denilen fuhuşun, bir iş sektörü olarak görüldüğünü daha önceleri yayımladığım bir yazıda işaretlemiştim.
O yazıda Dünya Kupası’nda oynanan maçlar üzerinden dünyanın en büyük “kumar organizasyonu”nun gerçekleştirildiğine de bahusus dikkat çekmiştim. Hem de internet üzerinden faaliyet gösteren özel sitelerde dünyanın her tarafından katılımın gerçekleştiği türden küresel bir kumar...
Oynanacak maçlarda hangi takım, kaç skorla kazanacak, golleri kim atacak, bir maçta hakemin kaç kırmızı kart, kaç sarı kart göstereceği, kaç korner ve taç atışının yapılacağı birer birer bahis konusu yapılmıştı.
Kimsenin kimseyi görmediği sanal bir ortamda oynanmıştı küresel kumar. Yani dünya halkları futbol üzerinden birbirine karşı dünyanın en büyük kumarını oynamıştı. Katar’da bundan daha büyüğünün yapılacağını öngörebiliriz...
Bu yüzden çoğumuzun sandığı gibi Dünya Kupası denilen organizasyon dört yılda bir futbol estetiğinin sergilendiği ve iyi oynayanın kazandığı salt bir spor müsâbakası değildir.
Biz, bu ve benzeri nedenlerle Üstad el-Karadavî’nin Dünya Kupası’nın bu yönünü görmezden gelmesini ve Katar’ın ev sahipliğini almasını Amerika’ya karşı kazanılmış bir zafer olarak yorumlamasını pek doğru bulmadık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.