Cevher İlhan

Cevher İlhan

Ankara, neden tutuk ve çekingen?

Ankara, neden tutuk ve çekingen?

Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın filtrelemesinden geçen Wikileaks’in servis ettiği yüzbinlerce “gizli belge”deki Türkiye ifşaatları, Ankara mahreçli sekiz bine yakın belgenin binde birini bile bulmuyor. Yani pandoranın kutusu henüz açılmış değil. Turpun büyüğü heybede…

Doğrusu bir tek hakkındaki isnadlara şiddetle tepki gösteren Başbakan’ın, “gizli belgeler”deki diğer iddialara dair konuşmaması dikkat çekici.

Oysa Amerikan büyükelçilerinin Washington’a yolladığı kriptolarda yalnız iç politika ile politikacıların karakter analizi yakıştırmalarıyla “yolsuzluk iddiaları” değil, sâdece yıkıcı gizli psikolojik savaşa dair fevkalâde önemli deşifreler var.

Meselâ 26 Ocak 2010’da, altı ay öncesine kadar ABD’nin Ankara Büyükelçiliğini yapan –Bağdat Büyükelçisi- James Jeffrey’in Washington’a yazdığı “gizli” ibâresi bilgi notunda, Erdoğan’ın Füze Kalkanının İran’a karşı İsrail’i koruyacak olmasından endişe ettiği, “iç siyasette bunu kaldıramam” diye yakındığı belirtiliyor. Peşinden de Erdoğan’ın Türkiye’nin füze sistemine katılımını NATO şemsiyesinde bizzat istediği belirtiliyor.

Yine daha iki hafta önce küresel hegemonya projeleri ve çıkarları hesâbına “Füze Kalkanı” konuşlandırmasını dayatan ABD’nin, bölgedeki gerçek stratejik ortağı İsrail’le birlikte Türkiye’ye karşı terör örgütüne silâhtan eğitime kadar her türlü lojistik desteği vererek palazlandırdığı, koruyup kolladığı anlaşılıyor.

Keza Kıbrıs’tan kalkan U2 Amerikan CIA casus uçakları, “dağ savaşçıları” operasyonuyla Türkiye üzerinden Kuzey Irak ve Lübnan’daki Hizbullah’ı tâkip etmiş. ABD Türkiye’nin AB üyesi olamayacağını propaganda edip, politikalarına ram etmeye çalışmış…


“VÂHİM İFŞAATLAR” SORGULANMIYOR!

Meselâ Amerikan Bern Büyükelçiliği’ne ait 12 Kasım 2009 tarihli “belge”de, ABD’nin Almanya Büyükelçisi Philip O. Murpthy ile Amerikan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Philip Gordon’un Almanya Ulusal Güvenlik Danışmanı Christoph Heusgen’le görüşme kaydına yer verilmiş. Almanya’nın ABD’den topraklarındaki nükleer silâhları çekmesi isteğine Amerikalıların, “Bu durumda Türkiye’dekileri de tutmamız zor olacak” cevabı, Türkiye topraklarında ABD’nin nükleer silâhlarının olduğunu su yüzüne çıkarıyor.

Ayrıca Erdoğan’ın Obama’yla görüşmesinde, “İran’la ilgili Batının endişelerini anladığı ve belli ölçüde de paylaştığı” değerlendirmesi yapılmakta. Los Engeles Times’de, “Türkiye’nin İran hakkında istihbarat toplamak için bir üs olarak kullanıldığı”, Erdoğan’ın “İsrail’ye yönelik çıkışları”nın iç politikaya yönelik popülist söylemler olduğu yazılmakta…

Kısacası, medyanın titizlikle gizlemeye çalışmasına rağmen “gizli belgeler”deki vâhim ifşaatlar peyderpey açığa çıkmakta. “Amerikan belgeleri”nde Türkiye yerden yere vuruluyor. ABD, Türkiye’yi hedef alan terör örgütüne açık desteğinden dolayı “özür” dileyecek yerde “Türkiye’nin El Kâide’ye silâh ve mühimmat verdiği” ithamını ileri sürmekte.

Ne var ki, AKP siyasî iktidarı, bütün bunlara karşı gerekli cevabı vermiyor. Ankara, Washington’dan hiçbir diplomatik “izâhât” istemiyor. Hakkındaki iddialara sert çıkan Erdoğan, Amerikalılara bu hususta en ufak bir ta’rizde bulunmuyor. “ABD bu diplomatlarla ilgili gerekli olan bütün girişimleri yapmak durumundadırlar” cevabıyla iktifa ediyor.

Sözkonusu “belgeler”in kaynağı ve adresi ABD’yi “teğet” geçip, “ABD yönetimiyle de bunları konuştuk. Zaten özür beyanında bulundular, ama biz bunu yeterli bulmuyoruz” diyor. Lâkin peşinden “Bu, ABD’nin sorunudur, bizim sorunumuz değil” cümlesiyle geçiştiriyor…


“ETKİN DIŞ POLİTİKA” BU MU?

Bu arada Meclis Başkanı Şahin, “Belgelerin ABD’ye rağmen yayınlandığına inanmıyorum” diye konuşurken, AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik, “Diplomasi, bohçacı dedikodularıyla yapılmaz, ABD ile ilişkilerimiz aynen devam edecek” diye konuşuyor.

Cumhurbaşkanı Gül ise, “ABD’li bir diplomat tutmuş, Başbakan ile ilgili ‘şu kadar şeyi var’ demiş. Kim inanır bilmiyorum” yorumuyla örtbas etmeyi sürdürüyor. Bir yandan, ABD’nin bile yalanlayamadığı “gizli belgeleri”, “diplomatik dedikodular” olarak basitleştirirken, diğer yandan “Bu ABD’nin sorunu, kendi belgelerine sahip çıkmalıydı” diye belgelerin gerçekliğini örtülü ifâdelerle kabul ediyor!

“ABD ve Türkiye’nin oluşan yeni küresel düzende birbirine ihtiyacı olduğunu” söyleyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Amerikalı diplomatların “yazışmaları”na mukabil, “Muhatabımız, eminim ki küreselliğin yeni ortaya çıkan jeopolitiğini çok iyi bilen Obama ve Clinton’dur” diyor. Hâlâ “Bizim için değişmez” deyip ABD ile ilişkilerin süreceğini açıklıyor.

Washington’da Foreign Policy dergisinin, kendisinin de yer aldığı “en önemli 100 küresel entelektüel listesi”yle ilgili törende, bütün dünyayı sarsan “gizli ifşaatlar”a karşı sanki bir şey olmamış gibi tecâhül-ü âriflik yapıp, “Önümüzdeki yıllarda ABD ile güçlü bağlarımız ve Ankara’dan gelecek raporlar çok daha iyi olacak” temennisini tekrarlıyor…

Tıpkı AKP sözcüleri gibi bir taraftan “komplo” derken, diğer taraftan Washington’dan sonra en fazla “gizli belge”nin Ankara’dan yazılmasıyla övünüyor! Bu çarpıklığı, “Türkiye’nin gündemin en üst sırasında olması”na, dahası “aktif ve etkin dış politika”ya yorumluyor! “Belgeler”de Ankara’nın “komşularla sıfır sorun” politikasının her cihette iflâs ettiğine tek kelime değinmiyor…

Gerçekten Ankara neden tutuk ve çekingen? “Stratejik derinlikli etkin ve aktif dış politika” bu mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi