Wikileaks zihniyet sızıntısıdır
Wikileaks dalgası dünyanın farklı kıyılarını vurmaya devam ediyor. Yüzbinlerce belgenin açılmasını beklemeyi göze alamayacağımıza göre olayın muhtevasına dair bugünden yarına söylenecek çok şey var.
Belgeler sayesinde Amerikan diplomasisinin ayıplarının saçılmış olması karşısında iyimser yorumlar ağırlıkta. Her şeyden önce devlet sırrı denilen bilgilerin bu denli kolayca ulaşılıp deşifre edilmesinden gelecek adına olumlu sonuçlar çıkaranlara bakılacak olursa; bilginin küreselleşmesi ve bilginin demokratikleşmesi adına sevindirici gelişmekler yaşanmaktadır. Hatta daha ileri gidip hegemon güçlerin bilgi tekelinin artık kırılmaya başladığını söyleyenler de yok değil.
Bizzat belgelerin orta yere saçılması bu tür sonuçlara varmayı kolaylaştırıyor. Tek başına hegemon bir gücün sırlarının ifşa edilmesi, dünyanın herhangi bir yerindeki gazete okuyucusunun, internet kullanıcısının ulaşabileceği yakınlıkta olmasından ibaret olsaydı heyecan verici olurdu. Yine de bunca istihbarat örgütüne , teknolojik imkana rağmen ABD'nin diplomatik sırlarının orta yere dökülebilmiş olması tek başına ezber bozucu bir durum.
Ancak tüm bu heyecan verici istihbarat dedikodularına rağmen sormamız gereken başka şeyler de var. Bilginin demokratikleşmesi, küreselleşmesi, hegomonik tekelin kırılması gibi iletişim çağının miladı sayılması gereken sonuçlara varabilmemiz için internet ağlarının Amerikan tekelinde olmasına rağmen Amerika'nın bu bilgilerin dağıtımını neden engellemediği, zamanlama olarak neden bu tarihin seçildiği, kimlerin denetimden geçtikten sonra hangi belgelerin gizlenip hangilerinin yayınlanmasına karar/izin verildiği gibi temel soruların da cevaplanması gerekir.
Amerikan gücünü mutlaklaştıran ve her türlü zaaftan münezzeh olduğu anlamına gelen sızmaları küçümseyici tavır ne kadar abartılı ise bu durumun anlamını aşan aşırı yorumlara gitmek de yanıltıcıdır. Bunun yerine sızan bilgileri nasıl okumalı, nasıl anlamlandırmalı sorusuna cevap arayarak bir zihniyet çözümlemesi yapmanın daha isabetli olacağını düşünüyorum.
Öncelikle şuna dikkat çekmek gerekir: yaşananlar diplomasinin 11 Eylülü ise, böylesi bir bilgi sızmasını, kafası atan bir çavuşun macerası olarak okumak imkansızdır. Bireysel bir eylem olsa bile bunun yayınlanması, dünyaya malolması sistemik güçlerin bilgisi, izni dışında olması mümkün değildir.
Bu durumda iki ihtimalden söz edilebilir. a) sistem içi bir hesaplaşmanın parçası olarak, b) Amerika'ya doğrudan kafa tutamayan muhtemel rakip ve rakipler koalisyonunun operasyonu olabilir. Bu ana kadar edindiğiz izlenim, sızan belgelerin sistem içi bir hesaplaşmanın sonucu yayınlandığı yönündeki izlenimleri güçlendirmektedir.
Sistem içi hesaplaşma olduğu yönünde kanaatimizi güçlendirecek birkaç ipucu var. İlki bu belgelerin içerdiği bilginin yayılması ile hangi dengelerin, rakiplerin hedef alındığı, ikinci olarak belgelerde öne çıkan dil ve usluba yansıyan bakış açılarının benzerlikleri.
Wiklleaks sızıntıları iki tür tavrı yansıtıyor; Amerikan diplomatlarının kendi dışındaki dünyaya bakışı, bir diğeri de Amerikan diplomatlarıyla muhatap olanların Amerika'ya, daha çok da kendilerine bakışları...
Amerikan diplomatlarıyla muhatap olan yerli unsurların bakış açısına bir zihniyet sorunu olara daha önceki yazıda değinmiştik. Adeta gönüllü Amerikan misyonu gibi davranan hariciyeci, bürokrat, bürokrat- aydın tip örneğine ve ilişki biçimine Asya, Afrika ülkesinde sıkca rastlanır.
Dikkat çekici olan bu sızıntılara yansıyan Amerikan diplomasisine hakim olan bakış tarzı. Avrupalılara hakim olan tarihsel önyargılardan beslenen oryantalist bakış açısını hatırlatır biçimde, daha çok pragmatizmiyle bilinen Amerikalılara da hakim olan bir dil dikkat çekici.. Bu dilin siyasi karşılığı neocon duruştur.
Dikkatli bir göz sızan belgelerin önemli kısmına hakim olan neocon bakışı fark edecektir. Ya da sızdırılanların bu bakışa sahip olmaları...
Bu durumda belge sızdırma üzerinden yürütülen mücadelenin daha çok sistem içi bir çatışmanın, rekabetin sonucu olduğu kanaati ağır basıyor. Bu durumda hedefin kim olduğu sorusu anlamlı duruyor.
Ortadoğu'da, İsrail'i gözden çıkarmayan ancak her zamanki ayrıcalıklı konumunu görece geri çeken yeni Amerikan stratejisine karşı bir hamle olamaz mı? Bu hamlenin sistem içi tarafı belli. Dış ardaki partnerleri ise, hem içeride hem dışarıda olmak gibi muhteşem bir imkana sahip olanlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.