Güneri Cıvaoğlu’nun savunma yazısı
Başlıkta adını verdiğim kişiyi tanımıyorum. Gazetesini ve yazılarını okumam. Bir dans yarışmasında tango yaparken görmüştüm sadece. Hani engelliler yararına yapılan ancak kendilerinin ayda 50.000 TL kazandığı o programda.. (Ne ilginç değil mi? Mesaj atıyorsunuz. Bir tanesinden birkaç TL para engellilere gidiyor, siz bölüm başı 10.000 TL’yi cebe indiriyorsunuz.. Nasıl hayır işiyse artık bu?..) Neyse konuyu dağıtmayalım.
Geçenlerde Ülke Tv’de yaptığım televizyon mülakatı ile ilgili cevabi yazı yazmış. İzlemediği bir program hakkında yazı yazdığını itiraf edecek kadar da dürüst olduğunu söylemeliyim. Hangi gazeteci izlemediği bir yayını eleştirir? Değil mi? Helal olsun..
Neyse ben de zaten okumadım. Okumam da.. Fakat dediler ki, Ağca’yı cezaevinde ziyarete gittiği gün söyledikleri ile zat-ı şahanelerinin savunma yazısı birbiriyle çok örtüşmüyor..
Mesela Mehmet Ali Ağca, yayın sırasında “aşağılık caniler”den, “savaş suçluları”ndan falan söz etmedi. Zira bunlar zaten gizli-saklı şeyler olmadığı için haber değeri yoktu. Ben bir gazeteci olarak sadece Ancona’da basının kendisine gösterdiği ilgiyi merak ediyordum.
Yapılan röportajları, hakkında yazılan kitapları falan zaten okuduk. Görmediklerimizi merak ediyordum. Normal olan da bu değil mi? Basının kendisine olan ilgisine örnek olabilecek iki hadise nakletti. İkisinin de doğrulatılabilme olasılığı yok. Ama ikisi de çok kötü ya da utanılacak anılar olmadığı için sorun yoktu aslında.. İlki Mehmet Ali Birand’ın, oğlu için bir imzalı kağıt istemesiydi. Bunu Ağca tamamen yanlış anlamış olabilir. Ya da Birand, başka bir şey için (mesela bir yazı karşılaştırması gibi) birkaç kelimelik yazı istemiş ve bunu Ağca’ya dürüst bir şekilde söylememiş olabilir.
Ağca’nın hafızasında ise; “oğlu için imzalı yazı istedi” şeklinde kalmış olabilir. Ağca’nın unutamadığı diğer gazeteci ise Güneri Cıvaoğlu.. 20.000 Dolar ödenerek yapılan röportajı televizyonda izledik zaten. İçeriğine hakimiz..
O gün yaşananlarla ilgili bilmediğimiz bir şeyi de Ağca nakletti. Kötü bir şey değil üstelik de.. Cıvaoğlu, cezaevinden ayrılırken Mehmet Ali Ağca’nın omzunu tutuyor (ya da dokunuyor neyse) ve diyor ki; “Allah yardımcın olsun”.. Bu fena bir söz mü? Utanılacak bir söz mü? Sn.Cıvaoğlu, yayını izlemediği için sözün gelişini de gidişini de bilmiyor. Öyle esip gürlüyor.
Mehmet Ali Ağca röportajının (kendi yaptığı röportajın) yanlış bir iş olmadığını kanıtlamak için de röportajın yayınının ardından Abdi İpekçi’nin eşi Sibel İpekçi’nin kendisini aramasını referans gösteriyor..
İpekçi ailesinden bir kişi röportaj sonrası aradığında iş bitiyor mu? Eğer öyleyse açıklayalım burada.. Beni de Sn.Nükhet İpekçi aradı. Üstelik de çok net bir dille “katilleri ekrana çıkarıyorsunuz” edebiyatının yanlışlığından konuştuk. Dahası ben, çok doğru bir iş yaptığıma inanıyorum ve kimsenin bu anlamda onayına falan da ihtiyacım yok. Kimseden de gazetecilik dersi alacak değilim.
Başyazarlığını yaptıkları, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptıkları gazeteleri zamanında nasıl yönettiklerini bugün utanç içinde öğreniyoruz.
Bu sözümden isteyen nasibi kadarını alsın. Kimse elini korkak alıştırmasın. Doğrudan bir kişiyi kastederek söylemiyorum çünkü. Zamanında ellerindeki basın gücünü nasıl kötüye kullandıklarını gördük..
Şimdi ellerinde şarap kadehleri, ayaklarında tango ayakkabılarıyla bize ahkâm kesmesinler bir zahmet..
Kalın sağlıcakla...