Tren muhalefeti
İsrail, günlerdir bir yangın felaketine maruz. Ormanları yanmakta. O yangında birçok da vatandaşını kaybetti. Bu manzaraya bakıp da bir tek Müslümanın bile oh oldu diyeceğine zerrece ihtimal vermiyoruz. Böyle olduğu için Türkiye, münasebetleri bu kadar gergin olmasına rağmen yangın mahalline itfaiye uçakları gönderdi.
Bu bir felaket. Ama felaketin zahir tarafı görülürken batın tarafı ihmal edilmemeli. Felaketlerin bir ilahi ikaz tarafı yok mudur? İsrail hükümetlerinin Filistin halkına yaptıkları zulüm ilahi gadabı harekete geçirmiş olamaz mı?
Bunu tabii ki bir fizik kanunu gibi isbat mümkün değil. Ama hadiselerin bir de metafizik illiyet tarafı vardır. Nitekim Yahudi akidesinin de aksini söylediğine ihtimal vermiyoruz. Zira İslam şeriatine en yakın şeriat Musevi şeriatidir.
Eğer 28 Şubat post modern adlı ilkel devrim sürecinde olsaydık bu cümlelerimiz suç sayılırdı. Halbuki fikir yürütüyoruz. Farklı olana bakışları çekiyoruz. Yeni Asya gazetesinin sahibi Mehmet Kutlular da o zaman bunu yapmak istemişti. O da Marmara depremine hepimiz gibi çok üzülmüş ve içi yana yana meselenin metafizik boyutuna da temas etmişti. Velev ki yanılıyordu. Doğru ise zaten problem yok, yanılıyorsa şahsi görüşüdür. Ne var ki olaya böyle bakılmadı ve fikir hürriyetini kullanan ve üstelik yaşı da kemale ermiş bir vatandaş, zindana atılarak birkaç yıl içeride yatırıldı.
İsrail’deki yangının sebebi her ne olursa olsun sonuçta tabiatın ortak malı ormanlar ve farklı ırk ve dinden de olsa insanlar yanmıştır.
Yangın üzerine İsrail, dünyadan yardım talep etti.
Çaresizliğini ilan ediyordu.
İlk koşan Türkiye oldu.
Bakınız, iktidar partisi, hükümet, şu-bu demiyoruz, Türkiye koştu diyoruz. Çünkü iktidar partilerinin hükümeti teşkil eden ekibi devleti yönetirler. İcraatları devlet namınadır. Bütün dünyada ilk Türkiye koştu dedi.
Bu keyfiyeti ana muhalefet de değerlendirdi.
Takdir etti.
Keşke orada kalsaydı.
Fakat sayın Kılıçdaroğlu, ilk cümlesinin devamında öyle bir laf etti ki gerçekten abes oldu. Dedi ki sayın Başbakan, İsrail yangınına gösterdiği hassasiyeti Haydarpaşa’ya da göstermeliydi.
İşte bu olmadı.
Bu muhalefet anlayışı bugünkü Türkiye için cüce kalmaktadır.
Bu sözlere kimse itibar etmez. Onun için yazımızın başlığı Tren Muhalefeti! Ne demektir bu? Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı! demek. Laf ola beri gele! Türkiye’nin kalkınmasına, gelişmesine vardığı çizgiye denk muhalefetin olmaması bir şanssızlıktır. Layık olsa da olmasa da politikacılar, Türkiye’ye bu şanssızlığı yaşatmaktalar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.