Hz. Peygamberimiz S.A.V. Efendimizin durum hakkında bazı kişilerle
Hz. Aişe (R.Anha) validemiz der ki: Durumum hakkında vahyin gelmesi gecikince, Resûlullah (S.A.V.) efendimiz, durumu ashabına danıştı. Hz. Ali b. Ebu Talib:
- Yâ Resûlellah! Allah sana dünyayı daraltmamıştır. O'ndan başka kadın çoktur. Bununla beraber, sen, bir de onun hizmetçisi olan kadına sor! O sana doğrusunu söyler, dedi. Bunun üzerine, Resûlullah (S.A.V.) efendimiz Berire'yi çağırttı, ona:
- Ey Berire! Âişe'de seni şüphelendirecek birşey gördün mü?' diye sordu. Berire:
- Hayır! Seni hak ve gerçek din ve Kitabla peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki; benim onda kusur olarak görebileceğim şey ancak şudur: Kendisi çok genç yaşta bir kadın olduğu için, ev halkının hamurunu yoğururken uyuyakalırdı da, evde beslenilen koyun gelir, hamuru yerdi!' dedi. Berîre'nin bu sözleri, Hz. Âişe (R.Anha) validemizi masum fakat genç yaşta olması sebebiyle tedbirsiz bulduğunu göstermesi bakımından ilginçtir. Resûlullah (S.A.V.) efendimizin ashabından birisi de, Berire'yi azarladı da:
- Resûlullah (S.A.V.) efendimize doğruyu söyle! dedi. Berire:
- Sübhânallah! Vallahi, onun hakkında, kuyumcu sarı altın külçesi hakkında neyi biliyorsa, ben de onu biliyorum!' dedi.
Bu mesele, hakkında dedikodu edilen zâtın yani Safvan b. Muattal'ın kulağına varınca:
- Sübhânallah! Vallahi, ben hiçbir zaman hiçbir kadının eteğini açmamışımdır, dedi.
Resûlullah (S.A.V.) efendimiz Üsâme b. Zeyd'i de yanına çağırdı ve O'ndan bu husustaki görüşünü sordu. Üsâme b. Zeyd:
- Yâ Resûlellah! Onlar, senin ailelerindir. Biz onlar hakkında hayırdan başka birşey bilmiyoruz! O'nun aleyhinde söylenenler, ancak, yalan ve boş laflardan ibarettir, dedi. Resûlullah (S.A.V.) efendimiz, Zeyneb binti Cahş'a da:
- Ey Zeyneb! Âişe hakkında bildiğini, gördüğünü, duyduğunu bana söyle! diyerek durumumu sormuştu. Zeyneb:
- Yâ Resûlellah! Ben işitmediğimi işittim demekten kulağımı; görmediğimi gördüm demekten gözümü korurum! Ben, vallahi, O'nun hakkında hayırdan başka birşey bilmiyorum, dedi. Bundan sonra, Resûlullah (S.A.V.) efendimiz, beni kendisinin dadısı Ümmü Eymen'e sordu. O da:
- Ben işitmediğim bir şeyi işittim demekten kulağımı; görmediğim şeyi gördüm demekten gözümü sakınırım! Ben, onun hakkında hayırdan başka birşey olabileceğini bilmiyor ve sanmıyorum! dedi.
Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin mesciddeki hitabesi
Yine Hz. Aişe (R.Anha) validemiz der ki: Resûlullah (S.A.V.) efendimiz, Mescidde minberde ayakta dikilerek halka bir hutbe irad edip, hutbesinde şehadet getirdikten ve Allah'a layık olduğu şekilde hamd ve senada bulunduktan sonra:
- Aileme töhmet isnad eden birtakım kimseler hakkında yapılması gereken iş hususundaki görüşlerinizi bana açıklayınız! Allah'a yemin ederim ki; ben ailem hakkında hiçbir kötülük bilmiyorum! Onların hanımımı itham ettikleri kişi hakkında da, vallahi, hiçbir kötülük bilmiyorum. O, benim evime, ben yanında olmaksızın hiç girmemiştir. Ne zaman bir sefere çıktımsa, o da benimle birlikte çıkmıştır, buyurduktan ve iftiracı Abdullah b. Übeyy hakkında konuşacağı için mazur görülmesini istedikten sonra:
- Ey Müslümanlar cemaatı! Ailem hakkındaki iftirasıyla beni üzüntüye düşüren bir adama karşı bana kim yardım eder? Halbuki, vallahi, ben ailem hakkında hayırdan başka birşey biliyor değilim. Onlar öyle bir adamın da adını ortaya attılar ki, ben onun hakkında da hayırdan başka bir şey bilmiyorum. O, ailemin yanına, evlerimden bir eve de hiçbir zaman yalnız girmezdi; ancak benimle birlikte girerdi, buyurdu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.