Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Mehmet Ali’nin “dede”si!

Mehmet Ali’nin “dede”si!

Mehmet Ali’yi kim tanımaz?

Son zamanlara kadar beyaz camdan eksik olmazdı. Su kesintilerine bire birdi. Sululuktan da öte bir müptezellik içindeydi.


Her türlü ahlâksızlığı, seviyesizliği, dil veya el şakasını, küfrü ondan her an bekleyebilirdiniz.


Alenen ana avrat düz gidebilirdi!


En mürezzel edepsizlikleri sırıtkan bir çehreyle yapabilirdi.


Bu “-di” çok önemli. Evet “idi”!


Bir zamandır Mehmet Ali sert kayaya çarptı. Bir “mum söndü” esprisi yaptı, mumu söndü!


Ahlâksızlık batağına saplanmış bir şovmen, kendi ahlâksızlığını meşru göstermek için “mum söndü”yü kullandı.


İyi de etti! Öyle bir sert kayaya çarptı ki... Hedef alınan alevi kitlesi ona ekranı dar etti. Programı derhal yayından kaldırıldı. Eğer alevi cemaatlerinden birine mensup olsa idi, “düşkün” ilan edilir, ekmeği aşı bile kesilirdi.


O günden beri M.Ali kendini pabucu büyüğe okutmaya çalışıyor. Sanat dünyasındaki alevi bilinenlerle sıkı fıkı oluyor. Hacıbektaş’a kadar gidiyor, yüz sürüyor.


En sonunda, Ankara’nın en yüksek tepelerinden ta Hüseyin Gazi’nin zirvesine tırmanmış. Bugüne kadar caminin önünden geçtiği görülmeyen M. Ali, Hüseyin Gazi Türbesi ve cemevini ziyaret etmiş.


Tabii arkasında son çalıştığı televizyonun kamera ekibi. Şov devam ediyor!


Alevi tekkesinde, şeyhin, dedenin elini öpecek. Af dileyecek.


Hangi sünni şeyh M. Ali’yi ayağına getirebilirdi?


Bak şimdi alevi şeyhin huzurunda. Vicdanen rahatlamak için tekkeye gelmiş! Vicdanen mi, cüzdanen mi rahatlayacak?


Kumar parası kazanamayan M.Ali neye yarar?


“İzin ver dedem, paracıkları alayım, sefahat hayatına devam edeyim!”


Yok öyle demiyor. Şöyle diyor: “35 yıldır bu toplumla hep barışık yaşadım ama böyle bir hata televizyonda başıma gelince en azından vicdanen kendi adıma rahatlamak adına onların bu dini vecibelerini, özel yerlerini gezmek, ziyaret etmek için ricada bulunduk”.


M.Ali, Hüseyin Gazi tekkesinde manevi huzura ermiş!. “Kara rağmen geldik. Öyle bir huzur içindeyim ki, değdi. İnşallah bu birlik beraberlik adına iyi bir mesaj olur. Onlar büyüklüklerini gösterdiler” diye konuşmuş.


Ardından cemevine gidip alevi dedesinden af dilemiş. Alevi dedesinin sözlerini tekrarlayarak “Ben bir hata yaptım ama tövbe edip bu yola girdim” demiş. Erbil, “Tövbe estağfurullah mı?” sorusuna 3 kerre “Tövbe estağfurullah” cevabını vermiş.


M.Ali’nin soyadı size bir şey hatırlatır mı, bilmiyorum?


Erbilli Esat Efendiyi. Hani şu Menemen vak’ası dolayısıyla İstanbul’dan alınıp İzmir’e getirilen ve orada şehid edilen doksan küsur yaşındaki büyük nakşi şeyhini…


Kendisi onun torunu olduğunu söylermiş…


M.Ali olağan şartlarda dedesinin yolunda gitmeliydi. Ahlaklı, dürüst insan olmalıydı. Kimbilir dedesinin yolunu ne kadar hor gördü. Merhum dedesi, kendi yoluna gelmeyen torununu ibret için, Alevi dedesine göndermiş olmasın!


Dedesinden kaçan başka “dede”ye tutulur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi