Seri üretimdeki küçük hatalar yüzünden, ara sıra otomotiv fabrikalarının, araçları geri çağırdığına dair haberlere rastlarız.

Mercedes çağırır...

Chrysler çağırır...

Peugeot ile Citroen çağırır...

Toyota çağırır...

Hem de ne çağırma!

Konu, ünlü şovmen Jay Leno'nun ağzına sakız bile olur.

Sahibinin bir köpeği geri çağırmasını bile Toyota'ya bağlayabilir.

Kimse de gocunmaz.

* * *

O çağırma neticesi, yüzbinlerce, milyonlarca araç fabrikalarına geri gider.

Kısa süre içinde bakımı yapılır, kusur giderilir.

Sonra yine yollara düşer, bu defa emniyetli halde.

* * *

Amerika'da böyle olur.

Avrupa'da böyle olur.

Japonya'da da.

Ama Türkiye'de hiçbir markanın, araçları geri çağırdığını duymazsınız.

Herhalde bizim ülkemize gönderilen araçlara çok daha fazla itina ediyorlar!

Hiçbir kusur olmaması için ellerinden geleni yapıyorlar!

* * *

Ya da Türkler'e bir şey olmaz diye bakılıyor.

"Atın ölümü arpadan olsun" düşüncesi, arabalardaki üretim hataları konusunda da geçerli belki.

Zaten ne olur ki?

Arıza kusur dediğin, en fazlasından bir kazaya yol açar.

Yaralanma ve sakat kalmayı geçersek, oradaki en büyük risk de ölüm.

* * *

Neticede hepimiz ölmeyecek miyiz?

Herkesin bir vadesi var.

Kimi kazada ölür, kimi bucakta, kimi de kucakta.

Vakti o kadarmış, eceli gelmiş der, geçeriz.

* * *

O kadar aracı geri çağırıp da bir sürü masraf etmeye ne gerek var?

Biliyoruz ki hatalar basit.

Yanlış bağlanan hidrolik hortumundaki kelepçenin düzeltilmesine...

Cam yıkama sıvısı haznesindeki küçük plastik tıkacın, motor kapağı altındaki yakıt iletim borusuna sürtünerek, yakıt sızıntısına ve yangına yol açma ihtimalinin ortadan kaldırılmasına...

Kablolama hatasının giderilmesine...

Ve bunlar gibi ufak tefek kusurların düzeltilmesine, gerçekten ihtiyaç var mı dersiniz?

* * *

Yani bu ülkedeki bazı araçlar da ara sıra geri çağrılırsa, başımız göğe mi erecek?

Diğ mi ama?

Özenti içine girmeye gerek yok!

Haydi, kökleyin gaz pedalını!