Kerbela faciası 3
Ömer b. Sa'd, Hz. Hüseyin ile çarpışmak istemediği için bu cevaptan memnun kaldı ve durumu Ubeydullah b. Ziyâd'a bildirdi. Ubeydullah ise Yezîd'e biat önermesini ve reddi halinde kafilenin su ile irtibatını kesmesini istedi. Bunun üzerine Ömer, Hz. Hüseyin (R.A.)'i Küfe'ye çağıranlar arasında bulunan Amr b. Haccâc'ı su yollarını kesmekle görevlendirdi; sonra da birkaç defa Hüseyin'le gizlice görüştü. Aralarında ne konuştukları tam olarak bilinmemekle beraber tahminlere göre Hz. Hüseyin (R.A.), şu teklifleri yapmıştır: Geldiği yere dönmek, bizzat Yezid'e gidip biat etmek veya İslâm serhadlerinden birinde cihadla meşgul olmak. Ömer, kabul edilebileceği ve böylece kendisinin de bu sıkıntılı işten kurtulacağı ümidiyle teklifi Ubeydullah b. Ziyâd'a bildirdi. Ubeydullah önce bu teklifi uygun gördüyse de Sıffin'de, Hz. Ali (R.A.)'nin safında çarpışanlardan Şemir b. Zülcevşen ona önemli bir fırsatı kaçırmış olacağını hatırlatarak Fırat nehriyle irtibatı kesilmiş ümitsizlik içindeki Hz. Hüseyin (R.A.)'i isteğine boyun eğdirmesini veya cezalandırmasını söyledi. Ayrıca O'nun, Ömer ile geceleri gizlice görüştüğünü belirtti. Bunun üzerine Ubeydullah, Şemir ile Ömer'e bir mektup göndererek Hüseyin'in doğrudan kendisine teslim ol-masını sağlamasını, bunu başaramazsa onunla savaşmasını, aksi takdirde kumandayı Şemir'e bırakmasını emretti. Şemir karargâha 9 Muharrem Perşembe günü ulaştı. Ömer b. Sa'd kumandayı, dolayısıyla kazandığı dünyalığı elden kaçırmamak için bu görevi yerine getireceğini söyledi.
Muharrem ayının dokuzu perşembeydi. Ömer b. Sa'd, aldığı emri Hz. Hüseyin (R.A.)'e bildirdi ve görüşünü istedi.
Hz. Hüseyin (R.A.) de, o gecelik mühlet istedi ve ordular kamplarına çekildiler.
Hz. Hüseyin kardeşlerini ve arkadaşlarını yanına topladı; ve onlara bir konuşma yaparak, gece karanlığından istifade ederek gitmelerini söyledi. Fakat onlar bu teklifi reddettiler ve beraber kaldılar. Hz. Hüseyin (R.A.) ve yanındakiler o geceyi dua, namaz ve istiğfarla geçirdiler.
Ne var ki Iraklılar O'nu kardeşleriyle yalnız bıraktılar. Onu davet edip Kerbela çöllerine getirdiler; sonra da İbn-i Ziyad'ın askerleri oldular. Yemin billâhlar ederek yardım sözü veren Küfe ahalisi ise korkunç bir döneklik ve ahde vefasızlık yaparak yerlerinden kıpırdamadılar.
Hz. Hüseyin (R.A.)'in yanında sadece 32 atlı ve 40 piyade askeri vardı. Ertesi gün Hz. Hüseyin (R.A.) gerekli savaş hazırlıklarını yaptıktan sonra atına bindi ve önünde bir mushaf olduğu halde Ömer'in ordusuna yaklaşarak kendisinin buraya geliş amacını anlamaları, hakkında insaflı hüküm vermeleri halinde saadete kavuşacaklarını ve üzerine yürümelerine gerek kalmayacağını, mazeretini dikkate almamaları durumunda ise istediklerini yapmalarını söyledi. Bazı kaynaklara göre Hz. Hüseyin (R.A.) bu konuşmasında anne-babasının ve amcalarının İslâm'a hizmetlerini dile getirmiş. Resûl-i Ekrem (S.A.V.)in kendisi hakkındaki övücü ifadelerinden söz etmiş ve kanını akıtmanın büyük vebal doğuracağını hatırlatmıştır. Hz. Hüseyin (R.A.)'in bu konuşması üzerine Hür b. Yezid yaptıklarına pişman olarak O'nun safına geçti.
Kerbela'da Hz. Hüseyin (R.A.)'i ilk karşılayıp susuz bir yere yerleşmeye zorlayan Hür b. Yezid, valinin göndereceği katiller ordusu gelinceye kadar Hz. Hüseyin (R.A.)'i orada tutan, geri gitmesine izin vermeyen, katiller ordusu gelince Hz. Hüseyin (R.A.)'i onlara teslim eden Hur ibn-i Yezid, Hz. Hüseyin (R.A.)'in öldürüleceğini anlayınca katiller ordusunun başı Ömer ibn-i Sa'd'a gider ve öldürmemesini ister, Ömer, gözyaşları arasında öldürme emrini verir. Bunun üzerine Hür b. Yezid, yer değiştirir ve Hz. Hüseyin (R.A.)'in yanına geçer ama biraz sonra katiller ordusu tarafından öldürülür.
Vaktinde gelmeyen yardım, yardım değildir. Açlıktan öldürdüğünüz adamın kabrini altından yapsanız ve üzerine yağ ile bal dökseniz faydası yoktur.
Muharrem'in onuncu günü o gözyaşları içinde Hz. Hüseyin (R.A.)'i öldürmeye gelen komutan zulmünden önce, öğle namazını da ihmal etmez.
Hz. Ali (R.A.)'yi hançerleyerek şehit eden Abdürrahman ibni Mülcem, çok fazla namaz kıldığından alnında namaz izi varmış.(Taberi, Tarih 3/156; İbni Sa'd, Tabakat 3/39; El-Ahbaru't-Tıval 215 El-Futuh 4/133-142; Belazurî 2/255, 256; Tarihi Dımışk 42/556, 557, 558, 559)
Hz. Hasan (R.A)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bizi şöyle uyarır:
"Sakın kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın. Dileyen namaz kılsın, dileyen oruç tutsun. Emaneti olmayanın dini olmaz" (Abdurrezzak, Musannef; Babü'l-emanet, 11/157, Hadis: 20192)
Gönülleri Müslümanlarla olan, kılıçları kafirlerle olan insanlarımız, makamların, mevkilerin, ünvanların tadına varmak için kafire gözyaşları arasında hizmet ederken döktükleri gözyaşı cehennemdeki ateşine benzin görevi yapar.
Bu dünyada Müslümanı biraz daha fazla öldürsün diye kafire petrol taşımasına katkıda bulunanlar kendi ateşlerinin yakıtını taşırlar.
Ömer b. Sa'd'ın sancağıyla gelip ilk oku atması üzerine başlayan savaş birbirine denk olmayan bu kuvvetler arasında tam bir dram şeklinde devam etti ve Hz. Hüseyin'in savaşa başlarken yirmi üç süvariyle kırk piyadeden oluşan askerleri kısa sürede azaldı. Savaşın sonlarında artık sıcak ve susuzluktan bitkin hale düşen bu az sayıdaki insanın başında piyade olarak cesaretle dövüşen Hz. Hüseyin'e Şemir b. Zülcevşen'in emriyle her taraftan hücum edildi. Sinan b. Enes en-Nehaî önce bir harbe saplayıp onu yere düşürdü, sonra da atından inerek saçlarını ve daha sonra başını kesti; oradakiler de cesedini soyup her şeyini, ardından da çadırları yağmaladılar. Bir avuç insan, yine kendileri gibi Müslüman olduğunu söyleyen bir ordu karşısında kahramanca Hakk'ı müdafaa etti; ama âlemdeki "hikmet" kanunu gereği, ekseriyet zulmünde galib oldu. ALLAH Resûlü (S.A.V.) efendimizin gözbebeği torunu ve yakınları hunharca şehid edildi. Tertemiz kanları Kerbelâ toprağına döküldü. Asırlardır şenlik sembolü olarak kutlanan Aşure günü de hüzne bulandı. Şehidlerin cesetleri ertesi gün Beni Esed mensuplarının ikamet ettiği Gadiriye köylülerince toprağa verildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.