Rahim Er

Rahim Er

Bir karyola hikâyesi

Bir karyola hikâyesi

‘Urfalı Nabi’ ismiyle maruf büyük divan şairi Yusuf Nabi Efendi’nin meşhur menkıbesi malumlarınızdır. Sene 1678, şair, Padişahtan izinli olarak devlet erkanıyla birlikte hacca gitmektedir. Kafile, Medineyi Münevvere’ye yaklaşırken bir yerde mola verilir. Devrin şartları tam da ‘Hac meşakattir’ Hadisi şerifinin tarife uymaktadır. Hacı adaylarından bir paşa, sırtını bir yere yaslayarak azıcık dinlenme niyetiyle ayaklarını uzatır. Ne var ki o istikamet Sevgili Peygamberimizin -sallallahü aleyhi ve sellem- mübarek türbelerine doğrudur. Paşa ise bunu bilmiyor. Nabi ne yapsın? Paşaya gidip doğrudan ikaz etmek münasip düşmeyebilir. Uzak ihtimal de olsa mümkündür ki ters bir cevap vermesine yol açılabilir. Bu da o huzurda, O’nun huzurunda felaket demektir.
Şair işte budur... Şair, Nabi’dir... Şair, zarafet timsali bu Kürt’tür.
Hemen irticalen, o an içinden gelerek bir şiir okur: “Sakın terk-i edebden kuy-ı mahbub-ı Huda’dır bu/Nazargah-ı ilahidir, makam-ı Mustafa’dır bu/Müraat-ı edeb şartıyla gir Nabi bu dergaha/Metaf-ı kudsiyadır, bûsegah-ı enbiyadır bu!”
Nabi kendine hitap etmektedir, paşa ise imayı derhal anlar ve şairden özür diler ve bir de söz alır. ‘Lütfen bunu kimseye söyleme.’ Nabi ‘söz’ der. Ertesi sabah ezan vakti Medine’ye girmektedirler. Müezzin önce sabah ezanını okur. İşitilen ezanla herkes, yeniden doğmuş gibidir. Ezandan sonra ise duyup işitilmedik bir şey olur. Aynı müezzin, Nabi’nin dün terennüm ettiği ve sadece paşanın dinlediği şiiri baştan sona inciden kelimelerle kıraat eder.
Nabi şaşkındır... Paşa ise kızgın... Paşa, Nabi’ye ‘hani der, kimseye söylemeyecektin?’ Şair, hayretler içinde olarak muhatabını ikna eder. Hayır o, vak’ayı da bu şiiri de kimseye haber vermemiştir. Doğruca müezzine giderler. Selamdan sonra Nabi sorar. ‘Az evvel okuduğun şiiri kimden öğrendiniz?’ Müezzin bu iki yabancının yüzüne şöyle bir nazar atar ve yoluna gitmek ister. Nabi müsaade etmez. ‘Hayır, dur, bu şiiri sana kim söyledi?’ Müezzin ısrarlıdır. Sır vermez. Nabi der ki: ‘Okuduğun şiiri dün yazdım, kimse bilmiyordu, bunu nereden öğrendin?’ Müezzin, o zaman karşısındaki tahmin eder. ‘Sen Nabi misin?’ der. Her şeyi öğrenince de tarihi hadiseyi nakleder.
-Dün gece Allahın Resulü rüyama geldiler. Bana, ümmetimden Nabi, dün şu şiiri yazdı, sabah ezanını okuduktan sonra minareden bunu da oku emrini verdiler, der.
Nabi, ‘ne? der, Fahri Kainat, ümmetimden Nabi mi dediler?
Evet der, müezzin, ‘ümmetimden Nabi’ buyurdular.
Nabi, yerdedir, heyecandan bayılmıştır.
İnsan, o an, bu müjdeden sonra ölse ne gam!
*
20 Kasım 2010 günü öğleden sonra hac farizasını eda etmiş bir grup arkadaşla birlikte yüksek huzura doğru ilerliyoruz. İşte Kubbeyi Hadra uzaktan bir zümrüt gibi görülüyor. Dünyanın en güzel yeşili ve en güzel kubbesi. Sevgili Peygamberimiz, Sultanlar Sultanı, oradalar. Onlar, kabri şeriflerinde bizim bilmediğimiz bir hayatla diriler. Sonsuzluk âlemindeler, cennet onları ağırlamakla ziynetleniyor.
İşte o huzura doğru gidiyoruz. Dilimizde salevatlarla ilerliyoruz. Fakat dizlerimde derman kesiliyor, sanki uzay boşluğundayım, sanki denge diye bir imkânım kalmadı, düştüm, düşeceğim. Yanımdakilere bir şey demiyorum, kimse bir şey anlamıyor ama az sonra ölüm meleği görülecek gibi. Ölümün, ahiretin az ötede olduğunu hissediyorum. Bu halde iken, ölümle hayat arasında gidip gelirken huzurlarına varıp yüz sürdük.
İşte o an...Ya Resulallah, Yüzümüzün karasıyla biz geldik. Sanki zaman durmuştur. Mekan yakut mudur, inci midir, mercan mıdır?
O burada yaşadı, O buradaydı ve o burada.
Ve biz Kâinatın Efendisinin huzurlarındayız.
Ona misafiriz, davet etti geldik.
Ğariki bahri isyanım/Dahilek ya resulallah!
Gece olunca otel odasına vardık. O da ne? Bu çok yıldızlı otel, karyolanın ayak ucunu Sevgili Peygamberimize karşı yapmış. Aynı zamanda kıble yönü.
Bu bir ihanet midir, gaflet midir?
İmtihan mıdır?
O karyola öyle kalabilir mi? Bu mümkün mü? Ya biz orayı terk ederiz veya o karyola yön değiştirir. Az sonra oda tepetaklak olmuş gibiydi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi