Helal sucuk...
Türkiyemiz elden gidiyor... Memleket helalistana dönmüş.... Tayyarenin helalinde kadınlar bir kanadın altında. Erkekler diğer kanadın altında...
40’lı yıllarda bizleri de yanımızdan teğetleyen bir tifüs salgını ortalığı kırıp geçirmişti...
O günlerde birimiz hepimiz idik. Ne helal ayırımı ne de haram baskısı eziyordu milleti... Odun bulup da sobamızı yakabildiğimiz günler, ailece bitlenme seansları açılırdı, Tarlabaşı’ndaki evimizde....
İstanbul’un zabıtası dışarıda gördüğü hırpani kılıklı adamları toplayıp hamamda temizler ve Tifüsle mücadele ederdi, böyle...
Oysa o sıralarda İstanbul’da yokluğu çekilen zeytinyağı ve sabun stokları Ayvalık’da dağ gibi yığılmış...
Ehli vicdan bir helal kalem o günlerde şöyle yazmış...
Tifüse karşı savaşla uğraşırken sokaktaki hırpanileri toplayıp hamama sevkedeceğinize, Ayvalık’taki karaborsacı sabun tüccarlarını tutun kollarından, alın atın içeriye...
Dünden bu günlere pek değişme olmamış...
Bay Çanakçı Maraş bölgesinden 15 kuruşa topladığı çeltikleri İstanbul pirinç pazarında 140 kuruşa satarken birkaç kez Milli Korunma mahkemesinde karaborsacılıktan yargılanır...
Bu arada Milli Korunma lağv edilince Saraçoğlu hükümetince Pirinç Teftiş Heyetine üye atanır... Adı çıkar Pirinç Kralı’na. Krallığının şanından, millete hizmet aşkına elindeki binlerce tonluk stoklanmış pirinci karaborsa fiyatından 30-40 kuruş daha aşağısına 100 liradan satmaya başlar. Bay Çanakçı tebriklenip kutsanır...
Helalistanda dün ne idiyse işler, bugün de aynı minval üzre döndürülür... Eşşeklik baki kalır, eşşeklerle semerler değişir...
Şimdilerde siyah gizlavet lastik potin giyenimiz yok. Albenilik avcısı genç ve güzel hanımlar, mektepli mektepsiz, ayaklarında ince zarif kunduralar ve onları tepelerinden günümüzün bu yakasıyla bütünleştiren, dolama biçimi modernleştirilmiş göz alıcı frapan kumaşlar...
Eskinin gizlaved lastik pabuçlu haminneleri, cahildi, cühela idi geri kafalı kara fatma idi, şimdinin kitaplısıysa, simgeci...
Helal kemalizmde abdestlinin eşşeğe bineniyle tayyareyle havalarda uçanı arasında sadece ve sadece semer farkı var... Hepsi eşşek, hepsi hain, hepsi düşman...
40’lı yılların bir dergisinde şunlar yazılı.
Türedi zenginler zaman zaman hayır kurumlarına, felaketzedelere birkaç yüz lira iane vermekle görevlerini yaptıklarını sanırdılar...
Şimdilerde yapılanlarla yaptırılanlar aynı değil mi... Millet eşşek, bunlar da güdücü biniciler...
-
Memlekette İslâmcılar kazanmış, sucukçular azınlıkta kalmış... Aralığın kapatılması için var gücüyle çalışılıyor. Ekranlarda helal sucuk çağrılarından geçilemiyor...
Ahh çekiliyor helal piyasanın ağızlarından...
Ahhh bir sucuk ekmek olsa şimdi...
Mangalda ızgaraya koyacan, ekmeğini suyuna yağına bandıracan. Ahhlaya ohhlaya avurdlarını şişire şişire aç kurt gibi yumulacan...
İlla ki sucuk... Yağlarını damlattığın mangal ateşini dumana kokuya bulayacan...
Memleketin yüzde ellisi yokluk ve yoksullukta ve onun da yarısı, açlığın pençesinde kıvranıyormuş.
Ne gamm diyerek, helal kazancının peşini kovalacan...
Haramistandayız... İnecek varsa hastirsin insin...