Bursa-Susurluk kaç km?..

Bursa-Susurluk kaç km?..

Zeytinyağlı kurufasulya, içerisine bir de kırmızı arnavut biberi, tutmayın beni... çorba söz konusu olduğunda ne çatal kullanırım ne de kaşık. Tabağından yumulurum tarhanaya...
Türkiye’de eli ayağı düzgün ne süt bulabiliyorum ne de yoğurt... Oysa hayat bunlarla kaim. Hangisine el atsanız yabancı sermayeye bulaşık... İçme suyu nimetinde de ayıplı halimiz tepemizden taşıyor...
Süt ve yoğurtta tercihim, YöRSAN ile SüTİŞ... Yabancı sermaye bulaşmamış sandığım için... Amma gavuru öldür hakkını da teslim et demişler. Bizim Türk işçilerinin yabancı sermayeli şirketlerde çalışmaya can attıkları da, kahredici bir gerçek...
-
Bayramın ilk günü için düşünmüştük bu yazımızı. Gençliğimizdeki onbeş yıllık tiryakililiğimizin sekeli, KOAH aniden alevleniverince, günlerimizi karıştırdık...
Bayram vesilesiyle demiştik, çalışma Bakanımız Faruk çelik Bursa’ya geldiğinde bu yazımızdan haberdar edilirse, hal hatırlaşma amacıyla Susurluk’lara kadar bir zahmeti ihtiyar ediverir. Amma ne çare bugüne sarktı yazımız...
-
Bizim Türk sermayedarları, atatürkçüleri olsun muhafazakar camili demokratları olsun, Batı’daki sınıfdaşlarının erken kapitalizmin sermaye birikim modelini aynen taklit ediyorlar...
YöRSAN’ın Susurluk fabrikasında 850 işçi çalışmaktaymış. Bunlar, doğal kanuni hakları değil mi, Sendika üyeliğine niyetlenmişler... Tekgıda-İş sendikası 235 işçiyle çoğunluğu sağlayınca yetki müracaatını yapmış...
İşveren 16 işçiyi işten çıkarır ve iki gün sonra 70 işçi daha işyeriyle alakası kesilir.
Tekgıda-İş’in 235 olan üye sayısı işten çıkarılmaların sonunda 485’e yükselir...
-
Milli sermayeye aşkımdan, yabancı sermaye bulaşıklığının bulunmadığı için sütüne yoğurduna balıklamasına atladığım YöRSAN, bu sendikalaşma hareketi üzerine gazetelere verdiği ilanda,
“Ulu önder Atatürk’ün işaret ettiği yolda; Türk milletini seven, O’na sadakatle bağlanan ve O’nun yükselmesi ve yücelmesini sağlayacak bir anlayışla çalıştığını” özellikle vurgular ve ‘huzur içerisinde çalışmalarımızı sürdürürken birtakım kişilerin organize bir şekilde işyeri ve iş arkadaşları arasındaki ahengi bozmaya, makinalara, ürünlere ve çalışmak isteyen işçilere zarar vermeye yöneldikleri hususunu’ milletimize duyurur.
İşten çıkarılanların kimisi on, kimisi de yirmi yıllık işçi. Tabii bozguncu denilince, tazminatları da yanacak. Bu arada sigorta müfettişleri işyerine geldiklerinde kayıtdışı çalışanlara da rastlamışlar, galiba...
Burada bizi ilgilendiren husus, gazetelerin ve gazetecilerin, gazete ve gazeteci olmaktan ziyade, sınıf savaşçılığı yapıyor olmaları. Atatürk’ün tavsiyesi, müdebbir tüccar zihniyetiyle hareket ettiklerinden, ilan geliri kaybına uğramaktansa, körlük ve dilsizliği tercihleyivermişler...
Kör ve sağırlarla birlikte yaşamak bana da ağır geliyor. Kaçıp gitsem mi acaba?
öyle ya canım, Fazıl Say’dan boynuz kulağımız mı fazla...
Faks: 0212 632 83 06..



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi